
Geçenlerde Youtube’da Arif’in Manchester’a attığı golü
ararken :)
bir anda filmin o sahnesi karşıma geliverdi. Aniden karşıma çıkan sahne beni
bambaşka bir düşünceye savuruverdi. İğreti bir yüz ifadesiyle izlediğim sahnenin
çokça da farklı olmayan şekillerinin şirketlerde çalışanlara yaşatıldığını
hatırladım.
Evet! Gerçekten de şirketler- en azından önemli bir kısmı-
çalışanlarını eğitim konusunda bu anlayışla yetiştirmeye, geliştirmeye ve
eğitmeye çalışıyorlar. Çalışanları zorla eğitime girmeye teşvik(!) etme
noktasında İK’cılara da önemli görevler düşüyor tabii. Disiplin süreçleri ne
güne duruyor? Hemen süreçler işletilmeli…
Tüm bunları yapmanın altındaki asıl amaç kurumda korku
kültürü yaratmak ve kişileri istenilen şekilde evirmek. İşleri ,korkutarak daha
iyi yöneteceğini düşünen yöneticileri anlamak da zorluk çekiyorum. Özellikle
eğitim noktasında çalışanları korkutmak bana açıkçası çok mantıklı gelmiyor. Çalışan
gelişimi için cezalandırmayla değil, motive ederek eğitimlerimizi
projelendirmeliyiz. Zaten çalışanların iş yoğunlukları oldukça fazla. İşleri
dışında ilgilenmeleri gereken bir aileleri, farklı farklı sorumlulukları var. Hayatın
yüklediği diğer zorluklar ise önemli stres kaynakları. Bunca şeyin üzerine bir
de eğitimleri sevdirmeden, zorla yaparsak oluşabilecek patlamayı varın siz
düşünün.
“Yok, ben bildiğimi okurum” diyorsanız o halde aşağıdaki
etkili korkutma tekniklerini deneyebilirsiniz. Garantilidir.
İşte size en acılısından
kırbaç darbesi önerileri
- Çalışanlar için belirlenen eğitimleri şu güne şu saate kadar bitirmezlerse müdürlerine raporlayabiliriz.
- Eğitimlere girmeyenleri maaşlarını geç almakla tehdit edebiliriz.
- Eğitimlere girmeyenleri teşhir edebiliriz.
Eğer kırbacı bırakıp çalışanlarınıza çiçek uzatırsanız, alacağınız geri dönüş de muhteşem olur.
İşte çalışanlara çiçek
uzatmanın formülü
İletişim+Empati
İşte bu kadar basit! Basit bir toplama işlemi yapabilen
herkes bu formülü uygulayabilir.
Formülü ben verdim altını doldurması sizden. Ha bize biraz ipucu ver diyorsanız aşağıdaki
maddeler belki işinize yarayabilir.
- Çalışanlarınızla iletişim kurun. Artık hemen herkes internete bağlı. Bir portal kurun ve çalışanların bir şeyler paylaşabilmesini sağlayın. Bunun için hiç paranız yoksa Google grup kurun. Onu da yapamıyorsanız dışarıya kapalı bir Facebook grubu kurun.
- Verdiğiniz, vereceğiniz eğitimlerin pazarlamasını yapın. Bir ürün gibi eğitimlerinizi tanıtın. Eğitimlerin fragmanı iyi olsun ki seyirciyi fazlasıyla çeksin.
- Ödüllendirin. Başarılı olanlara küçük ödüller verin. Bütçeniz yok diye sızlanmayın. Hiçbir şeyiniz yoksa başarılı olanları duyurun, şahsen tebrik edin.
- Geri bildirimlerde bulunun.
- Çalışanların eğitimlerle ilgili önerilerde bulunabilecekleri bir sistem kurun. Her önerinin sizin için önemli olduğunu hissettirin. Dikkate aldığınızı ve önemsediğinizi hayata geçen önerileri kutlayarak gösterin. Kanıtlayın!
- Empati, empati, empati… Birazcık olsun karşınızdakileri anlamaya çalışın. Yapın! Verdiğiniz eğitimin muhatabı olsaydınız siz neler hisseder ve nasıl düşünürdünüz? Bunları mutlaka hesap edin.
“Ben bunlarla ilgilenmem. Yapan yapar, yapmayan da çıkar
gider.” Demek ya da biraz olsun iletişime ve empatiye güvenerek işleri yoluna koymak sizlerin elinde. Seçim sizin!
Şirket çalışanı olarak bizlere neden eğitim verilmeli ki? Zaten çalışıyoruz ve işimizi iyi yapıyoruz, eğitim aldıktan sonra da aynı işleri yapmaya devam ediyoruz. Zorlama olunca kırbaçlama misali güzel, ama çiçek uzatma işi de kapan kurmaya benziyor :)
YanıtlaSil