Ana içeriğe atla

Şirketinizdeki “Dijital Yerlinin” Eğitimini Nasıl Yaparsınız?

Bildiğiniz tüm öğretim stratejilerini çöpe atın. Eğitim, öğrenme, yetiştirme ve ne varsa? Bugüne kadar başarılı olmuş olabilirsiniz. E – öğrenmede moda modelleri şirketinize uyarlamış olabilir, iş süreçlerine tam anlamıyla transfer edilmiş eğitimler de geliştirmiş olabilirsiniz. Hatta ASTD’den mükemmellik ödülünü de almış olabilirsiniz ama yeni yetişen nesle uygun eğitimleri, eğitim ortamlarını, öğretim stratejilerini geliştirmemişseniz başınız dertte demektir.



Eğer şirketlerin temel amaçlarının sürdürülebilir karlılık olduğunu varsayıyorsak bu, insan kaynağının eğitimi ve gelişimine sürekli olarak yatırım yapmak gerektiğini bildiğimiz anlamına gelmektedir. Çünkü entelektüel sermaye tarih boyunca daha önce hiç olmadığı kadar önemli bir hale gelmiş durumda. Sürdürülebilir bir eğitim, gelişim süreci de sürekli olarak adapte olmaktan geçiyor bana göre. Yani yeniye ve yeniye ve tekrardan yeniye adapte olmaktan…

İnsan kaynakları uzmanlarının devamlı olarak kafa yordukları yeni jenerasyon meselesini biz kurumsal eğitim uzmanlarının da kafaya takması gerekiyor. Çünkü nasıl öğrendiğini bilmediğimiz bir öğrenene nasıl öğrenebileceği noktasında rehberlik yapamayız. Bu imkânsız!

Peki kim bu dijital yerli öğrenenler?

Konumuz dijital yerli öğrenenler olduğuna göre, öncelikle bu tanımın nereden geldiğine bir bakmak gerekiyor diye düşünüyorum. Kaliforniya Üniversitesi’nden Gary Small’un yıllar önce, ‘e-posta ve cep mesajının bulunmadığı bir dünyayı düşünemeyen insanlar’ olarak tanımladığı “dijital yerlilere”, doğduklarında direk olarak teknolojinin kucağına düşmüş insan kuşağı da diyebiliriz.

Dünyanın önemli bir kısmını oluşturmaya başladılar ve her geçen gün de çoğalıyorlar. Tüm teknolojik gelişmeleri anında içselleştiriyorlar ve hayatlarında kullanıyorlar.

Dijital yerlilerin özelliklerini maddeler halinde paylaşmak belki de konuyu daha anlaşılır kılabilir.

  • Birçoğu çocuklardan ve gençlerden oluşuyor.
  • Doğduklarında evde bilgisayar, telefon ve internet hazır olarak bulunuyor ve bu teknoloji ebeveynleri tarafından kullanılıyor.
  • Facebook, Twitter , Foursquare, Pinterest onlar için vazgeçilmez ve daha da doğrusu hayatlarında zaten olması gereken kavramlar.
  • Teknolojiyi kullanmak için okuma yazma bilmeye bile ihtiyaçları yok.
  • Konsantrasyonları çabuk bozuluyor.
  • Görsellik içerikten daha önemli onlar için.


Kısacası, hayatlarının merkezinde sosyallik, internet, iletişim ve yeni teknolojiler var.

Nasıl öğreniyorlar?

Öğrenme özellikleri bakımından da önceki kuşaklardan çok farklılar. Örneğin keşfederek öğreniyorlar. Uzun uzadıya metinler okumaktan hoşlanmıyorlar. Dijital yerli birisine kullanım kılavuzu verseniz çok büyük ihtimal okumayacak, keşfederek öğrenme yoluna gidecektir. Uzun metinler yerine grafik onlar için daha öncelikli. Sanıyorum bir resim bin kelimeye bedeldir atasözü tam da bu kuşak için söylenmiş. Bunlara ek olarak oyunlarla öğreniyorlar. Bilgiye hızlı bir şekilde erişmek istiyorlar. Aceleleri var. Tek bir konu üzerinde çalışmaktan hoşlanmıyorlar. Birden fala şeyi aynı anda yapmaktan hoşlanıyorlar.

Şimdi sırf bu özelliklerine bakarak dijital yerlilerin yüzyüze eğitimden daha çok e- öğrenmeye yatkın olacaklarını varsayabiliriz.

Önerilerim

  1. Eğitim bütçesinin önemli kısmı e - öğrenme ve benzeri çevrim içi ortamlara ayrılmalı.
  2. E - öğrenme projelerinin hacmine (volume) değil, değerine(value), niteliğine yatırım yapılmalı.
  3. Oyunlarla öğrenmenin yolu aranmalı.
  4. Dikkatin kolayca dağılacağı uzun, görselsiz eğitim tasarımlarından kaçınılmalı.
  5. Eğitim projelerinin iletişimi bu jenerasyonun özellikleri dikkate alınarak kodlanmalı.
  6. Mobil öğrenme mutlaka kullanılmalı.
  7. Sosyal medyadan faydalanılmalı ve mümkünse bir öğrenme ortamı olarak sosyal medya başlı başına kullanılmalı.

İşin özcesi, yepyeni ve daha önce hiç de alışık olmadığımız tarzda bir nesil geliyor ve hatta geldiler bile. Bugün birçoğu üniversite sıralarında artık. Öncü bir grup ise şirketlerin kapısını çoktan aşındırıyor hatta içeriye girenler de var.

Şirketlerin eğitim birimleri ve akademileri “en doğru yol bildiğim yoldur” mantığından sıyrılıp yeni gelenlere ayak uydurmalı, onlar için uygun öğrenme ortamlarını oluşturmalıdır.

Çok fazla vaktimiz kalmadı. Şirketlerin sürdürülebilir karlılıkları için hazırlıklı olmalıyız.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere keyifli günler dilerim.


Faydalandığım Kaynaklar
Bilgiç, H. G., Duman, D.,& Seferoğlu, S. S. (2011) The Characteristics of Digital Natives and Their Effects Often On the Design of Online Environments. XIII. Akademic İnformatics Conference (AB11) February 2 – 4 2011, Inonu University, Malatya

http://en.wikipedia.org/wiki/Digital_native


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazılarımla İKY Dergideyim

Bundan sonra her ay düzenli olarak İKY dergide yazılarımla birlikte yer alacağım. BEKAD tarafından hazırlanan " İnsan Kaynakları Yönetimi " dergisi  insan kaynakları, kişisel gelişim ve personel mevzuatı konularında yoğunlaşmış durumda. Eylül sayısındaki ilk yazım eğitimini de verdiğim "Kolonya Etkisi/ Uyanmak İsteyen" olacak. Bir tur kişisel gelişim yazısı diyebilirim. Son derece dolu bir içerikle okuyucusunun huzuruna çıkan dergiye abone olmanızı öneririm. Sevgiler, Salim Dergiye abonelik için lütfen tıklayın.

Müthiş Psikoloji, Hayır Diyebilme Sanatı - Sınırların Kadar Özgürsün

Sanırım en çok zorlandığımız konulardan bir tanesi sınırlarımızı korumak. Bunun bir çok nedeni var tabii. Örneğin yetiştirilme tarzımız. Bu kitapta çok güzel örneklerle neden sınırlarımızı koruyamadığımızı ve HAYIR diyemediğimizi anlatıyor. Kitap bence herkesin okuması gereken bir eser. Arka kapaktan... Gerçekten “özgür” müsünüz? Dilediğiniz zaman dilediğiniz yemeği yiyebiliyor olmak mıdır sizce özgürlük? Toplumsal hiçbir baskı hissetmeden içinizden geldiği gibi giyinebiliyor olmak mı yoksa? Canınızın istediği saatte uyuyup, canınızın istediği saatte uyanarak, yine canınızın istediği saatlerde istediğiniz kadar çalışarak, ihtiyacınız olan parayı kazanabilmeniz mi? Bir hafta sonu tatilinde cep telefonunuzu kapattığınızda mı özgür hissediyorsunuz sadece kendinizi? Hayatınızla ilgili her kararınızı sadece kendinizi düşünerek mi alıyorsunuz? Kaderinizin ipleri tamamen sizin elinizde mi? Başkalarının sizden yararlandığını düşündüğünüz oluyor mu? Kaybetmekten korktuğunuz insanlar yok mu? D...

Öğrenmek Tekrarlamanın Kızıdır

Bir konunun üzerinde yoğun olarak tekrar yaptığımızda beynimizde yeni ve güçlü nöral yollar oluşmaya başlar. Yani belli bir alanda yaptığımız sık tekrarlar beynimizde başlarsa oluşan küçük patikaları birer otobana çevirirler. Bu sebeple öğrendiğimiz her ne ise o konuda sık ve yoğun tekrarlarda bulunmak ogrenme yolculuğundaki en önemli unsurlardır. Malcolm Gladwell’in “Outliers” adlı kitabında başarıyı getirdiğini öne sürdüğü en önemli etkenlerden biri de bir konuda uzmanlaşmak için en az 10.000 saat üzerinde çalışılması gerektiğidir. Özcesi, öğrenmek ve başarmak için kestirme bir yol pek mümkün değildir. Çabalamak, odaklanmak ve zaman ayırmak en önemli unsurlardır.