Ana içeriğe atla

Seri üretim eğitime hayır!


Seri üretim eğitime hayır!


Şirketlerde eğitim faaliyetlerinin önemli bir gereklilik olduğu herkesin malumu. Bugün hemen hemen herkes şirketlerde eğitimin önemini biliyor ve bunu da vurguluyor. Hatta “Eğitim Şart” diye mottolaşmış bir laf bile var.
 
Eğitimin önemini hepimiz biliyoruz ama ona nasıl ulaşacağımızla ilgili sıkıntılarımız var. Genellikle danışmanlık firmalarıyla çözüyoruz açlığımızı. Süreç şu şekilde oluyor:

·         Üst yönetimden birisi bir eğitim ihtiyacı(!) tespit eder.
·         Bunu eğitim birimine ulaştırır ve en acil şekilde bir eğitim verilmesini ister.
·         Eğitim birimi de hemen rehberdeki danışmanlık firmalarına bakar.
·         Kafasına yatmazsa önceden çalıştığı danışmanlardan biriyle anlaşır.
·         Danışman da ne yapsın? Zaman yok. Elindeki hazır paketlerden birini pişirir ve sunar.

Sonuç:  Alan memnun, satan memnun…
İşte size güzel bir seri üretim eğitim etkinliği…

Peki ya iş süreçlerine katkısı, etkililiği, davranışa geçip geçmediği…  Aslına bakarsanız süreç en baştan hatalı.

Organik eğitim


Organik eğitimden kastım hormonlarla büyümesi hızlandırılmamış, tamamen olması gereken zamanda ve süreçte olgunlaşmış eğitimdir. Bana göre şirketlerin ihtiyacı olan da budur. Şimdi birisi çıkıp:” kardeşim günümüz piyasa şartlarında işleri yavaş halletmemiz mümkün değil.” demesin. Eğer bunu diyorsa eğitime verdiği değer sadece “eğitim şart” lafından ileriye gitmez. Eğitim maliyetli bir iştir. Zaman, emek ve para gerektirir. Eğer süreç olması gerektiği gibi yönetilirse sonuçları bakımından şirkete katkıları çok büyüktür.
Bir çalışanın yaptığı işi bilmemesinden kaynaklanan maddi manevi kayıplar, eğitime harcanan kaynağın belki de yüz mislidir. Örneğin, mağazanıza gelen müşteriye problemli bir iletişimle yaklaşan çalışanınızın size maliyeti çok yüksek olur. Birincisi müşterinizi kaybetmişsinizdir. İkincisi  müşterinizin çevresini de büyük olasılıkla kaybetmişsinizdir. Belki de en önemlisi itibar kaybı olmuştur.

 

Şirketlerin ihtiyaçları parmak izi gibidir. Birbirlerine benzemez ve biriciktirler.


İster danışmanlık firmasıyla çalışılsın, isterse bünyedeki kurumsal eğitmenler ve uzmanlarla…  Bir eğitim aynı sektörde ve büyüklükte olsa dahi bir başka firma için yeni baştan tasarlanmalıdır. Öğrenen özellikleri, şirket içi politikalar, ortamlar, yazılı ve yazılı olmayan kurallar, kurum kültürü, demografik yapı… tüm bunlar bizim eğitimimizi değiştirmemiz için yeter de artar bile.

İşin özcesi, eğitim bir anda yapılıversin gitsin denecek bir şey değildir. İhtiyaçlar tam olarak tespit edilmeli ve doğru stratejilerle tasarlanmalıdır.
Şirketini seven seri üretim eğitimleri kapıdan içeri almasın.

Yorumlar

  1. Seri üretim ve organik eğitim tabirleri ilginç.

    Gerçekten de söylediğiniz gibi şirketlerde tam da böyle eğitim süreçleri. Yazıyı beğendim açıkçası ama önerilerinizi de paylaşırsanız çok daha verimli olacaktır bizler için.

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim.
    Önerilerle ilgili olarak haklı olduğunuzu düşünüyorum. İlerleyen yazılarda önerilerimi de sıralayacağım.

    Saygılarımla

    YanıtlaSil
  3. yazi icin tesekkurler.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Ben Eksiktim

Bir Ben Eksiktim   ·          İş hayatına hemen hemen yeni başlamış biri olarak İK alanında yeni bir şeyler söyleyebilir miyim? ·          Piyasada bunca aksakallı varken senin gibi bir çömeze de ne oluyormuş? Otur oturduğun yerde! ·          Ama ben yazamam ki! Beceremem bu işleri. ·          İçim kıpır kıpır, söyleyecek çok şeyim var.  Ama nasıl yapsam acaba? İnsan bir şeye niyetlenmesin. Hemen konforunu bozacak tüm durumlara karşı ister istemez savunmaya geçiyor hatta saldırıyor. Kişisel gelişim kitaplarında bolca gördüğüm atalet durumu bu olsa gerek. Bir şeyi yapmayı istiyor, nasıl yapacağınızı biliyor, yaptığınız zaman ne gibi sonuçlar oluşacağını öngörüyorsunuz ama yine de yapmıyorsunuz. İşte bu güne kadar benim yaptığım da tam olarak buydu: Kocaman bir atalet çukurunun içinde debelenip durmak. ...

Yüzyüze Eğitimin Sonu mu Geliyor?

Yüzyüze eğitimin sonunun geldiğine, en azından şimdilik, inananlardan değilim. İnsan, insan olduğu sürece temasa ihtiyacı olacaktır. Ama yine de mevcut gelişmeleri görmezden gelemeyiz. Arkadan gelen dijital yerliler mevcut ezberi hepten unutturacak gibi görünüyor.  Bunlara ek olarak dünyada ve Türkiye’de hızla artan mobil teknoloji alt yapısı, mobil çalışan sayısını da arttırmaya başladı. Çalışanlar artık iş yerlerine gitmeden; kafelerde, evde, parkta, bahçede ve belki de yolculuk esnasında çalışabilmekteler. Ayrıca iş yerleri de maliyetlerini düşürmek için çalışanlarını dışarıya yönlendirmeye başladı. Bir araştırmaya göre 2015’te 1.3 milyar kişinin mobil çalışan olması bekleniyor. Yani insanlar artık tek bir fiziki mekanda bulunmak zorunda kalmayacaklar. Tüm bu gelişmeler ister istemez yüzyüze eğitimin geleceğini bizlere sorgulatıyor. Her ne kadar etkinliği diğer öğrenme metodlarına göre daha güçlü olsa da dünyadaki teknolojik gelişmeler ve artan maliye...

Yazılarımla İKY Dergideyim

Bundan sonra her ay düzenli olarak İKY dergide yazılarımla birlikte yer alacağım. BEKAD tarafından hazırlanan " İnsan Kaynakları Yönetimi " dergisi  insan kaynakları, kişisel gelişim ve personel mevzuatı konularında yoğunlaşmış durumda. Eylül sayısındaki ilk yazım eğitimini de verdiğim "Kolonya Etkisi/ Uyanmak İsteyen" olacak. Bir tur kişisel gelişim yazısı diyebilirim. Son derece dolu bir içerikle okuyucusunun huzuruna çıkan dergiye abone olmanızı öneririm. Sevgiler, Salim Dergiye abonelik için lütfen tıklayın.