Yıl: 2009 Yılı Bahar Dönemi
Yer: Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi
Ders: İletişim Bölümü Profesyonel Koçluk Sınıfı
Sanıyorum Koçluk kavramını, bir öğrenim yarıyılı boyunca, yükseköğrenimde
okutulduğu ilk veya ilklerden olan "Profesyonel Koçluk" eğitiminde tanıdım.
Dersin hocası “Mazeret Yok” seminer-eğitimleriyle tanınan danışman-eğitmen
Şaban Kızıldağ’dı. İtiraf etmeliyim ki ilk başta koç denen kavrama tam olarak
anlam verememiş ve ne işe yaradığını kestirememiştim. Daha sonrasında ders
ilerledikçe ve uygulamaların sayısı arttıkça koçluğun ne işe yaradığını
kavramaya başlamıştım. Hatta o dönemde fakülteden arkadaşlarla birlikte
profesyonel koçluk hakkında bir seminer bile düzenlemiş, dönemin ICF Türkiye
başkan ve başkan yardımcılarını(Esra Aksüyek, Sami Mertgun Bugay)
üniversitemizde ağırlamıştık(bknz). Açıkçası o
dönemler bir meslek olmayan ve bugün gibi 2009 yılında da koçlukla ilgili olan
algı, mezuniyet sonrası kariyer arayışları, askerlik, vs. derken koçluk
mesleğinden biraz uzaklaşmıştım. Ta ki 27 Kasım 2013’te düzenlenen Tegep’in Eğitim
ve Gelişim Zirvesi’ne kadar…
Profesyonel Koçluk Seminerinden... |
2013 yılında düzenlenen zirvede koçlukla ilgili bir oturum
vardı. Kavramdan epey uzaklaşmış ama bir yerlerde halen işe inanan tarafımla
oturuma girmeye karar vermiştim. Ana oturum
salonunda gerçekleşen oturumda Evrim
Cabbaroğlu - Koç Holding / Kurumsal Koç , Enis Arslan, Yönetici Koçu,Takım Koçu, PCC, ACTP, ACT, ACPC ,Gülsün Zeytinoğlu, PhD., Master
Certified Coach, CPCC, ORSCC ve Serdar Lale, PCC, CPCC – Danışman gibi
isimler vardı. Keyifli olduğu kadar, öğretici ve farkındalık oluşturan bir
sohbet gerçekleştirdiler. Oturum sonunda yeniden koçluğa dair isteğim artmıştı.
Hatta çalıştığım şirkette kurum koçluğunu nasıl hayata geçirebileceğimizi
araştırmaya başlamıştım. İhtiyaç var mı? Nasıl bir yol izlenebilir? Koçluk
eğitimi, Akreditasyon, şirkete ve çalışanlara katkıları…
Değerlendirme merkezi sonucunda gelişimi sağlanması gereken
personelin koçluğa ihtiyacı olduğunu ve bunun da ciddi bir talep aldığını da
keşfettikten sonra birim müdürümüze bir sunum yaparak çalışmalara başladım.
Açıkçası yöneticimin konuya açık olması ve kurumun da tam olarak buna ihtiyacı
olduğunu gördükten sonra süreç kendiliğinden gelişti. Sıkı bir araştırma, koçluk
eğitimi veren firmalarla görüşmeler, mesleği icra edenlerle istişareler…
Ve bugün…
Tam olarak 5 aylık bir süre zarfında kurum koçluğu
noktasında ciddi gelişme sağladığımızı söyleyebilirim. Şahsen ICF onaylı bir
eğitime ve akreditasyona inandığım için şahsi gelişimim adına daha çok yol
olduğunun farkındayım ancak, iyi bir başlangıç çok önemli diye düşünüyorum. Konuyla
ilgili çalışmalarım devam ediyor. Koçluğun ilerleyen dönemde şirketler için
vazgeçilmez ve kritik öneme sahip olacağına eminim.
Belki bugün biraz dile düşmüş gibi görünse de yarın konunun
önemi ve değeri çok iyi anlaşılacaktır. Koçluğun 2013 yılından itibaren Türkiye’de
bir meslek olarak kabul edilmiş olması ve Türkiye’nin önemli kurumlarında kurum
içi koçluk çalışmalarının yapılmasının koçluğun ön artçıları olduğunu söylemek çok da yanlış olmayacaktır.
Treni kaçırmamak için tamamen dışlamadan, ön yargısız konuya
bakmak çok önemli.
Sevgiyle kalın,
Koçluğun tam olarak ne olduğunun daha iyi anlaşılması için doğru örnekleri de paylaşırsanız çokça faydalı olacaktır. Güzel bir serüven ve faydalı bir yazı olmuş. Başarılar dilerim.
YanıtlaSil