Ana içeriğe atla

Eğitimler Keyifli Olmak Zorunda mı?

İşim gereği sosyal medyadan bir çok eğitmeni takip ediyorum. Eğitmenler eğitimlerinden görüntüler, yazılar, katılımcı yorumları, vb. paylaşımlarda bulunuyorlar. Bunu yapmaları son derece doğal bir durum. Haklı olarak kişisel markalarını güçlendirmek durumundalar. Bu, eğitmenlerin hem tanınırlığını artırıyor hem de daha büyük bir kitleye hitap etmelerinin önünü açıyor. Haliyle de kendileri için yeni müşterilere ulaşmanın yollarından birini de yakalamış oluyorlar.





Yapılan paylaşımlara ve söylediklerine bakılırsa eğitmenlerin gerçekleştirdikleri eğitimler için en sık kullandıkları kelime “keyifli” kelimesi. Eğitim konusuna uzak birisi eğer bir gün eğitim vermeye kalkarsa haliyle tüm bu iletilerden eğitimin yalnızca keyifli olması gerektiği kısmına takılacaktır diye düşünüyorum. Şöyle bir sosyal medya taraması yaptığımızda piyasada kendine yeni bir yer bulmak isteyen eğitmenlerde bile “keyif” kelimesinin oldukça fazla kullandıklarını rahatlıkla görebilirsiniz.

İşte bu yazıda “keyif” kelimesi üzerinden eğitmenlerin kendi eğitimlerinde ne anlattıklarını ve neyi amaçladıklarını sorgulamaya çalışacağım.



Öncelikle Türk Dil Kurumu’nun (TDK) keyif kelimesini nasıl tanımladığına bakalım.

keyif -yfi
isim Arapça keyf
1. isim Vücut esenliği, sağlık
"Keyfiniz nasıl?"
2. Canlılık, tasasızlık, iç rahatlığı
"Bu keyif ne kadar sürerdi? Tahminime göre beş on dakikadan fazla sürmezdi." - Y. K. Karaosmanoğlu
3. Rahat, huzur, afiyet
4. İstek, heves, zevk
"Ağır ağır keyifle başladım kahvemi çekmeye." - S. F. Abasıyanık




İlk dört tanımda keyfin, rahatlık, huzur, zevk ve istek gibi kelimelerle tanımlandığını görüyoruz.

Bir kere şunu belirtmekte fayda var. Bir eğitimden katılımcılar kesinlikle keyif almalıdır. Yetişkinleri eğitime dahil etmenin en güzel yollarından birisi eğlenceli eğitim yapmaktır. Ancak burada sorgulanması gereken konu şu: Katılımcıları eğitime eğlenceli aktivitelerle dahil ederken eğitim sonunda başta belirlenen öğrenme amaçlarına ulaşıldı mı?

Eğer yaptığımız şeye eğitim diyorsak bu, o şeyin bir öğrenme amacını taşığını göstermektedir. Yani eğitimin başında katılımcılara eğitimin sonunda neyi bilecekleri, neyi uygulayabilecekleri, hangi tutum ve davranışları geliştirebileceklerini söylemeniz gerekir.

Amaç sadece eğlenmekse eğitim almak büyük bir hatadır

Şirketlerde eğitim birimlerini yöneten arkadaşların düştükleri en büyük yanılgılardan birisi de özellikle dış kaynak eğitmenlerin verdikleri eğitimlerin enerji düzeyine takılmalarından kaynaklanıyor. Katılımcıların eğitim sonunda verdikleri eğitim sonu anketleri eğitim birimleri için gereğinden fazla önemsenen bir durumda. Eğitimin başarısını tek başına katılımcının verdiği puana göre ölçemezsiniz. Bu büyük bir hata olur. Katılımcılar ister istemez eğlendikleri, keyifli vakit geçirdikleri eğitimlere yüksek puan verirler. Binlerce lira harcayarak gerçekleştirdiğiniz eğitimin sonunda hiçbir değişiklik göremiyorsanız işte sebebi de tam olarak budur.

Eğer çalışanlarınızın sadece keyif alacakları bir organizasyona ihtiyacı olduğunu düşünüyorsanız size tavsiyem eğitim dışı farklı seçeneklere bakmanız. Eğitim üzerinden bunun yapılması kurum içinde eğitime olan inancı kıracak ve ilerleyen süreçte eğitime karşı ciddi bir direnç gelişmesine sebep olacaktır.

Etkili, Verimli ve Çekici Bir Eğitim

Güçlü bir eğitim için eğitmen arkadaşlara tavsiyem eğitimlerini “etkili, verimli ve çekici” üçlüsü içerisinde tasarlamaları.

Etkili bir eğitim için öğrenme amaçları net olarak belirlenmiş ve somut davranış göstergeleriyle berlirlenmiş olmalıdır. Eğer eğitim sonunda başta belirlediğiniz öğrenme amaçlarına ulaştıysanız bu eğitiminizin etkili olduğu manasına gelecektir.

Verimli bir eğitim için bir iki slaytta geçebileceğiniz, bir a4 dokümanıyla paylaşabileceğiniz konuları yer ve zaman doldurmak için boşuna uzatmamalısınız. Verimli bir eğitim optimum planlamayı içermelidir. Eğitim sonunda katılımcılardan eğitimin gerektiğinden uzun olduğuna dair sinyaller alıyorsanız eğitiminizi yeniden gözden geçirmenizi öneririm.

Çekici bir eğitim için yetişkin psikolojisi ve yetişkin öğrenmesine bakmalısınız. Bir yetişkin en basitinden katılım gösterebileceği, içinde olabileceği eğitimlerden keyif alır.

1. Yetişkinler kendi kendilerini yönlendirmeyi sever.

2. Yetişkinlerin, eğitim için bir kaynak olarak kullanılabilecek zengin bir deneyim hazinesi vardır.

3. Yetişkinlerin öğrenmeye hazırlanması genellikle bir şey bilmek ya da yapmak ihtiyacından etkilendiği için, içerik / kapsam odaklı değil problem merkezli öğrenmeye açıktırlar.

4. Yetişkinler genellikle dış faktörlerden değil, iç faktörlerden motive olurlar.


Bu bilgiler ışığında başlıktaki sorunun cevabına gelirsek, evet. Eğitimler keyifli olmalıdır. Ancak bu tek başına bir eğitimi başarılı kılmaz. Eğitime yatırdığımız vakti ve nakti doğru kullanmak adına etkili, verimli ve çekici eğitimleri talep etmeli ve tasarlamalıyız.



Not: Eğitmenlere tavsiyem, eğitim psikolojisi, yetişkin eğitimi, vb. konularda biraz okuma yapmaları. Kendilerini ve mesleğin itibarını düşünüyorlarsa buna mecbur olduklarını unutmamalılar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazılarımla İKY Dergideyim

Bundan sonra her ay düzenli olarak İKY dergide yazılarımla birlikte yer alacağım. BEKAD tarafından hazırlanan " İnsan Kaynakları Yönetimi " dergisi  insan kaynakları, kişisel gelişim ve personel mevzuatı konularında yoğunlaşmış durumda. Eylül sayısındaki ilk yazım eğitimini de verdiğim "Kolonya Etkisi/ Uyanmak İsteyen" olacak. Bir tur kişisel gelişim yazısı diyebilirim. Son derece dolu bir içerikle okuyucusunun huzuruna çıkan dergiye abone olmanızı öneririm. Sevgiler, Salim Dergiye abonelik için lütfen tıklayın.

Yüzyüze Eğitimin Sonu mu Geliyor?

Yüzyüze eğitimin sonunun geldiğine, en azından şimdilik, inananlardan değilim. İnsan, insan olduğu sürece temasa ihtiyacı olacaktır. Ama yine de mevcut gelişmeleri görmezden gelemeyiz. Arkadan gelen dijital yerliler mevcut ezberi hepten unutturacak gibi görünüyor.  Bunlara ek olarak dünyada ve Türkiye’de hızla artan mobil teknoloji alt yapısı, mobil çalışan sayısını da arttırmaya başladı. Çalışanlar artık iş yerlerine gitmeden; kafelerde, evde, parkta, bahçede ve belki de yolculuk esnasında çalışabilmekteler. Ayrıca iş yerleri de maliyetlerini düşürmek için çalışanlarını dışarıya yönlendirmeye başladı. Bir araştırmaya göre 2015’te 1.3 milyar kişinin mobil çalışan olması bekleniyor. Yani insanlar artık tek bir fiziki mekanda bulunmak zorunda kalmayacaklar. Tüm bu gelişmeler ister istemez yüzyüze eğitimin geleceğini bizlere sorgulatıyor. Her ne kadar etkinliği diğer öğrenme metodlarına göre daha güçlü olsa da dünyadaki teknolojik gelişmeler ve artan maliyetler

Eğitimin Usain Bolt’u Olmak İçin Garantili 5 Yol

Malumunuz 2012 Londra Yaz Olimpiyatları görkemli bir kapanışla sona erdi.  İyi çalışan, sabır gösteren, planlı ve programlı olan sporcular, dolayısıyla ülkeler emeklerinin karşılığını aldılar. Tabii bir çok sporcu ve ülke olimpiyatlara damgasını vurmuştur ama bana göre oyunlara asıl damgasını vuran tek  bir sporcu vardı: Usain Bolt. 1986 doğumlu Jamaikalı Sprinter Olimpiyat Stadyumu'nda yapılan atletizm yarışmalarında erkekler 200 metre finalinde, 19.32 saniyelik derecesiyle, dünya rekoru kıramasa da kariyerinde ikinci kez 200 metre olimpiyat altınına uzandı. Ve bunu tarihte yapan ilk atlet oldu. Usain Bolt Peki Bolt’u başarıya götüren etkenlerin iyi bir eğitim vermekle ne ilgisi olabilir? Bana göre Bolt’a bakarak feyzalabileceğimiz bir çok nokta var. Ben başarının tanımlanmasını pek sevmiyorum. Her ne kadar başlıkta garantili beş yoldan bahsetsem de doğru olana gitmenin birden fazla yolu var. İşte bu yazıda da bana göre bir eğitmeni tıpkı Bolt gibi başarıya götüre