Ana içeriğe atla

Eğitimin Usain Bolt’u Olmak İçin Garantili 5 Yol


Malumunuz 2012 Londra Yaz Olimpiyatları görkemli bir kapanışla sona erdi.  İyi çalışan, sabır gösteren, planlı ve programlı olan sporcular, dolayısıyla ülkeler emeklerinin karşılığını aldılar. Tabii bir çok sporcu ve ülke olimpiyatlara damgasını vurmuştur ama bana göre oyunlara asıl damgasını vuran tek  bir sporcu vardı: Usain Bolt. 1986 doğumlu Jamaikalı Sprinter Olimpiyat Stadyumu'nda yapılan atletizm yarışmalarında erkekler 200 metre finalinde, 19.32 saniyelik derecesiyle, dünya rekoru kıramasa da kariyerinde ikinci kez 200 metre olimpiyat altınına uzandı. Ve bunu tarihte yapan ilk atlet oldu.

Usain Bolt

Peki Bolt’u başarıya götüren etkenlerin iyi bir eğitim vermekle ne ilgisi olabilir? Bana göre Bolt’a bakarak feyzalabileceğimiz bir çok nokta var.

Ben başarının tanımlanmasını pek sevmiyorum. Her ne kadar başlıkta garantili beş yoldan bahsetsem de doğru olana gitmenin birden fazla yolu var. İşte bu yazıda da bana göre bir eğitmeni tıpkı Bolt gibi başarıya götürecek beş yoldan bahsedeceğim.

1.     Tutku. Tutku olmazsa olmazınız olmalıdır. Eğer kalbinizde eğitmenlikle ilgili çokça istek duymuyorsanız bu işi asla yapamazsınız. Birincisi tutkunuzun olmaması bu işe inanmadığınızı gösterir. İkincisi inanmadığınız hiçbir şeyi de tam manasıyla yapamazsınız. Yukarıdaki sebepler de katılımcıların size inanmamasını getirir. Unutmayın! Eğitim vermek kendi başına bir şeyleri anlatıp geçmek değildir sadece. Aynı zamanda bir sunum, bir şov işidir. Katılımcıların, etkilenmedikleri bir eğitime dikkat kesilmelerini asla beklemeyin.

2.       Titizlik.  Titizlikten kastım eğitime hazırlığınız ve eğitim ortamlarına göstereceğiniz hassasiyet. İyi bir eğitimin eğitimden önce başladığını asla unutmayın. Eğitimin içeriklerinin tekrardan gözden geçirilmesi, katılımcıların özelliklerinin analiz edilmesi ve kullanılacak materyallerin hazırlanması bu hazırlıklardan yalnızca bir kaçı. Eğitim ortamıyla ilgili titizlik ise, oturma düzenlerinin önceden belirlenmesi ve hazırlanması, teknolojik gereçlerin çalışır durumda olup olmadıklarının kontrolü, ortamın havalandırması, su ve ikram gibi ihtiyaçların ne zaman ve nerede sunulacağı gibi unsurlarla ilgili. Bunları da ben mi yapacağım diye düşünmeyin. siz sadece eğitimi verecek kişi gibi görünebilirsiniz ama siz aslında ev sahibisiniz ve ev sahipleri de misafirlerinin rahatını düşünürler.


3.       Odaklanmak.  Ben, birden fazla konuda uzman olup da, uzmanı olduğu o her konuda da başarılı olan çok fazla kişi görmedim. Evet. Var böyle insanlar ama bir elin parmağını geçmeyecek sayıda. Bana sorarsanız bir konuda başarılı olabilmenin ön şartı odaklanmak. Bunu bir çok kişisel gelişim kitabında önermişlerdir. Bolt hayatına sadece koşuyu almış bir isim. Diğer tüm şeyler onun için sadece bir hobiden ibaret. Eğer siz de eğitimde başarıya ulaşmak istiyorsanız, anlatacağınız konuya odaklanın. Konunuzla ilgili tarihsel her şeyi bilin. Ayrıntıları, yaşanmış örnek olayları, karşı fikirleri, konunun temsilcilerini, artılarını, eksilerini kısacası her şeyi bilin. Bunları yaptığınız takdirde özgüveniniz de artacaktır. Özgüveniniz varsa katılımcıları da kolaylıkla etkileyebileceksiniz.

4.       Pratik. Pratik pratik pratik. İşte bütün mesele bu. İyi bir eğitmen her zaman pratiğini yapar. Sizin konuyu beş yüz kez anlatmanızın hiçbir önemi yok. Yine, yine ve yine çalışmalısınız. Her geçen gün kendinizi hem içerik yönünden hem de anlatım tekniği yönünden daha iyi hale getirmelisiniz. Ancak bu şekilde etkin bir eğitmen olabilirsiniz.


5.     Coşku. Tutkuyla ekip arkadaşı olan coşku olmazsa olmazınız. Aralarındaki farkı izah etmeye çalışayım. Tutku, Güçlü istek ve eğilimin yöneldiği amaç anlamına gelirken; coşku, Sevinç gösterileriyle beliren güçlü heyecan demektir(TDK). Tutkuda bir hedef, coşkuda ise o hedefe giden yolda duyulan heyecan var. Bir konuyu çok iyi biliyor olabilirsiniz, o konuya tutkuyla da bağlı olabilirsiniz, yüzlerce pratik yapıyor da olabilirsiniz ama eğer güçlü bir heyecanınız yoksa diğer tüm konuları çöpe atabilirsiniz. Evet. İlk dört madde çok önemli. Tamamıyla gereksiz anlamına gelmesin söylediklerim. Anlatmaya çalıştığım, coşku olmadan işinizde rutin olabilme olasılığınızın yüksekliğidir. Sıradan işleri de kimse sevmez. İnsanlar coşkulu işleri alkışlarlar ve takip ederler. Madem amacımız eğitim verdiğimiz katılımcılarımızı etkilemek, bilgilendirmek ve onları istenen davranışı gerçekleştirme noktasında ikna etmek, o halde coşkuya fazlasıyla ihtiyaç duyacağız.


Tabii ki, bir eğitimin iyi verilebilmesi beş maddeye sığabilecek kadar kısa ve basit bir konu değil ama en azından omurgayı oluşturan ana kemiklerin bunlar olduklarını söyleyebiliriz.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazılarımla İKY Dergideyim

Bundan sonra her ay düzenli olarak İKY dergide yazılarımla birlikte yer alacağım. BEKAD tarafından hazırlanan " İnsan Kaynakları Yönetimi " dergisi  insan kaynakları, kişisel gelişim ve personel mevzuatı konularında yoğunlaşmış durumda. Eylül sayısındaki ilk yazım eğitimini de verdiğim "Kolonya Etkisi/ Uyanmak İsteyen" olacak. Bir tur kişisel gelişim yazısı diyebilirim. Son derece dolu bir içerikle okuyucusunun huzuruna çıkan dergiye abone olmanızı öneririm. Sevgiler, Salim Dergiye abonelik için lütfen tıklayın.

Yüzyüze Eğitimin Sonu mu Geliyor?

Yüzyüze eğitimin sonunun geldiğine, en azından şimdilik, inananlardan değilim. İnsan, insan olduğu sürece temasa ihtiyacı olacaktır. Ama yine de mevcut gelişmeleri görmezden gelemeyiz. Arkadan gelen dijital yerliler mevcut ezberi hepten unutturacak gibi görünüyor.  Bunlara ek olarak dünyada ve Türkiye’de hızla artan mobil teknoloji alt yapısı, mobil çalışan sayısını da arttırmaya başladı. Çalışanlar artık iş yerlerine gitmeden; kafelerde, evde, parkta, bahçede ve belki de yolculuk esnasında çalışabilmekteler. Ayrıca iş yerleri de maliyetlerini düşürmek için çalışanlarını dışarıya yönlendirmeye başladı. Bir araştırmaya göre 2015’te 1.3 milyar kişinin mobil çalışan olması bekleniyor. Yani insanlar artık tek bir fiziki mekanda bulunmak zorunda kalmayacaklar. Tüm bu gelişmeler ister istemez yüzyüze eğitimin geleceğini bizlere sorgulatıyor. Her ne kadar etkinliği diğer öğrenme metodlarına göre daha güçlü olsa da dünyadaki teknolojik gelişmeler ve artan maliyetler