Ana içeriğe atla

Yüzyüze Eğitimin Sonu mu Geliyor?

Yüzyüze eğitimin sonunun geldiğine, en azından şimdilik, inananlardan değilim. İnsan, insan olduğu sürece temasa ihtiyacı olacaktır. Ama yine de mevcut gelişmeleri görmezden gelemeyiz. Arkadan gelen dijital yerliler mevcut ezberi hepten unutturacak gibi görünüyor. 


Bunlara ek olarak dünyada ve Türkiye’de hızla artan mobil teknoloji alt yapısı, mobil çalışan sayısını da arttırmaya başladı. Çalışanlar artık iş yerlerine gitmeden; kafelerde, evde, parkta, bahçede ve belki de yolculuk esnasında çalışabilmekteler.

Ayrıca iş yerleri de maliyetlerini düşürmek için çalışanlarını dışarıya yönlendirmeye başladı. Bir araştırmaya göre 2015’te 1.3 milyar kişinin mobil çalışan olması bekleniyor. Yani insanlar artık tek bir fiziki mekanda bulunmak zorunda kalmayacaklar.

Tüm bu gelişmeler ister istemez yüzyüze eğitimin geleceğini bizlere sorgulatıyor. Her ne kadar etkinliği diğer öğrenme metodlarına göre daha güçlü olsa da dünyadaki teknolojik gelişmeler ve artan maliyetler bizi buna zorlayacak gibi.
 
Çok fazla yorum yapmadan önce İntel tarafından Akademetre’ye yaptırılan araştırmanın sonuçlarından bahsetmek istiyorum.
 

  • Türk gençliğini temsil eden 26 ilde 13–29 yaş aralığındaki A-B-C1-C2-D sosyo-ekonomik statü grubu üyesi 3 bin gençle yüz yüze kapsamlı görüşmeler yapılan araştırmaya göre dijital cihazlar, internet ve sosyal ağlar, Türkiye’de gençler için günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş durumda.
  • Araştırmaya göre, bilgisayar sahibi gençler günde ortalama 330 dakikasını bilgisayar başında geçiriyor. İş, sosyalleşme ve eğlence, ortalama 102 dakikayla kullanım amaçlarında birinci sırayı paylaşıyor.
  • Genel nüfusun yüzde 29’unu oluşturan 13-29 yaş arası gençlerin yaşadığı hanelerin yüzde 71,4’ünde bilgisayar bulunuyor.
  • Cihazların hane penetrasyonlarına bakıldığında, en yaygın yüzde 85,5 ile cep telefonu, onu yüzde 46 ile masaüstü ve yüzde 41,5 ile dizüstü bilgisayarların takip ettiği görülüyor.
  • Yaklaşık her 2 gençten  masaüstü bilgisayarı, her 3 gençten 1’inin de dizüstü bilgisayarı bulunuyor. Onları yüzde 25,7 oranla akıllı telefon izliyor.
  • Türkiye’nin yüzde 98’inde standart ya da akıllı telefon bulunuyor.
  • Araştırma kadınların daha fazla telefonla konuştuğu önyargısını da kırıyor. Araştırmaya göre, kadınlar günde ortalama 104, erkekler ise 110 dakikaya telefon konuşması yapıyor.
  • Gençler interneti en çok sosyal ağlara bağlanmak (yüzde 54,7) için kullanırken, haber okumak  (yüzde 39,9) ve bilgi almak (yüzde 39,3) oranla onu takip ediyor.
  • Türkiye’de 5 gençten 3’ünün (yüzde 56,9) düzenli internet erişimi bulunuyor.
  • Gençlerin yüzde 8,3’ü, sabah kalktıklarında yataktayken bile internete giriyor.
  • Türkiye’de her 3 gençten 2’si dijital cihazların insanların sosyal statülerinin bir parçası olduğunu düşünüyor.
  • Gençlerin yüzde 54’ü teknolojik cihazları kullanmayan kişilerin çağın gerisinde kaldığını düşünüyor.



Görüldüğü üzere arkadan gelen nesil daha fazla teknoloji, internet, sosyal paylaşım içerisinde olacak ve daha da fazlasını talep edecekler. Şirketlerin bu noktada yüzyüze eğitimi dayatma gibi bir şansları yok.

Öngörüme göre 10 yıl içerisinde tamamıyla olmasa bile önemli oranda yüzyüze eğitim dışındaki mobil öğrenme seçenekleri daha fazla değerlendiriliyor olacak. Yöntemler hususunda teknolojinin neler getireceğini kestirmek zor ama mobil platformlar, artırılmış gerçeklik ve eğitim platformları öne çıkacak gibi duruyor.

Özcesi, yüzyüze eğitime her zaman ihtiyaç olacaktır ama maliyet,  mekan ve zaman gibi unsurlar bir de gelen yerli dijital nesliyle birleşince bu eğitim biçimini terk etmemiz durumunda kalabileceğimizi gösteriyor.

Faydalandığım kaynaklar

http://www.zaman.com.tr/newsDetail_getNewsById.action?newsId=2000756

http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/21692257.asp


Yorumlar

  1. Salim Bey paylaşımınız için teşekkürler.
    Yüz yüze eğitimin ben çok önemli olduğunu düşünüyorum.Her ne kadar teknoloji her alanda olduğu gibi eğitim alanında da büyük devrimler yaratsa da dokunmanın,duymanın ve hissetmenin asla yerini alamaz.

    Mobil çalışma konusu heyecan verici bir şey.
    Zira çalışanın motivasyonu,yaratıcılığını yükselteceği gibi iş ve yöneticisi ile ilgili olabilecek sorunları da en aza indirebilir.
    Pazartesi sendromu,Cuma gelse de gibi yaklaşımlar aslında çalışanı dar bir mekan içerisine hapsetmenin,zorla iş yaptırmanın,günü suratı asık ve stresli bir şekilde kapatmanın kapısını açmaktadır.

    Yanılmıyorsam Avrupa ve Amerika da mobil çalışmak giderek yaygınlaşmaktadır.
    Bizde durum biraz zor.Biz çalışanın posasını çıkarıp atmakla meşguluz.

    Eğitim konusunda digital dünyanın nimetlerini sonuna kadar kullanmak gerekiyor ama iş yü yüze eğitime geldiğinde ise sanırım çok düşünmek gerekiyor..

    Sevgi ve selamlar

    YanıtlaSil
  2. Gökhan Bey Merhabalar,

    Güzel yorumunuz için çok teşekkür ediyorum. Açıkçası ben de yüzyüze eğitime inananlardanım dakat yeni dünya, ekonomik şartlar ve yeni nesil bunu sorgulamamıza sebep olacak gibi.

    Bunu tıpkı Basılı gazete ile internet gazetesi arasındaki tartışmaya benzetiyorum. Gazetenin kağıdından vazgeçmeyenler biryanda, diğer yanda da yeni nesil gazeteceliğin nimetlerini farkedenler ve gazeteciiğin bu yönde evrilmesi gerektiğini düşünenler...

    Evet yüzyüze eğitimin tadı çok başka ama istemesek de dünya mobil öğrenme ve diğer yeni öğrenme metodlarına kayıyor.


    Bakalım gelecek neleri getirecek? :)

    YanıtlaSil
  3. Rica ederim.

    Kütüphanelerin önemini,isli kağıtları hala önemsiyorum :)

    Teknolojinin evrimi gerçekten inanılmaz hızda özellikle gelişmiş ülkeler bunu üretim,hizmet ve eğitimde faydalı bir şekilde kullanmakta.

    Ülkemize gelince benim en çok korktuğum şey bireyi hazırcılığa, tembelliğe itmesi.Öğrenci ödevini araştırmak,okuyup yorumlamak yerine arama motoruna girip kes kopyala yapıştır mantığıyla elde etmesidir.

    Okulda işte en çok karşılaştığımız sorun bu aslında.Tüketmek ama üretememek,yaratıcılığın yerine kopyacılık alması.Düşünen beyinler yerine şabloncu insanlar.

    Velhasıl özetle dünya trendlerini doğru zamanda doğru kişilere uygulamak,sürekli öğrenilebilir ve üretilebilir şartlar, paradigmalar yaratmak ve uygulamak sanırım önemli bir meziyettir.

    YanıtlaSil
  4. Size yüzde yüz katılıyorum Gökhan Bey.

    YanıtlaSil
  5. Çok önemli bir konuya değinmişsiniz Salim bey bir öğretmen olarak kendi adıma çok teşekkür ederim. Gökhan Bey'e de sonuna kadar katıldığımı belirtmek isterim. Ülkemizde teknoloji bireyleri tembelliğe itmekte, hazırcılığı özendirmektedir. Daha ilkokulda olan öğrenciler bile kitap okumak yerine özetine internetten bakar oldu. Aynı zamanda güncel olayların öğrenilmesi, birçok yazar ve şairin tanınması teknoloji sayesinde daha da kolaylaşmıştır.Yüz yüze eğitim yok oldu diyelim.. bir öğrencinin anlamadığını nasıl anlayacağız, jest ve mimiklerimizi kullanmadan etkin ve aktif öğrenmeyi nasıl sağlayacağız? Dalan, dersi dinlemeyen bir öğrenciyi başını okşamadan, motive etmeden derse nasıl katacağız. ????? evet Teknoloji olmalı.. Bunu sonuna kadar destekleyenlerdenim.Ama kesinlikle yüz yüze eğitime destek olarak kullanılmalı.. önüne geçmemeli...

    YanıtlaSil
  6. Teşekkürler Fatmanur Hanım. Siz değerli öğretmenlerimizin yorumları şahsım adına çok değerli.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazılarımla İKY Dergideyim

Bundan sonra her ay düzenli olarak İKY dergide yazılarımla birlikte yer alacağım. BEKAD tarafından hazırlanan " İnsan Kaynakları Yönetimi " dergisi  insan kaynakları, kişisel gelişim ve personel mevzuatı konularında yoğunlaşmış durumda. Eylül sayısındaki ilk yazım eğitimini de verdiğim "Kolonya Etkisi/ Uyanmak İsteyen" olacak. Bir tur kişisel gelişim yazısı diyebilirim. Son derece dolu bir içerikle okuyucusunun huzuruna çıkan dergiye abone olmanızı öneririm. Sevgiler, Salim Dergiye abonelik için lütfen tıklayın.

Eğitimin Usain Bolt’u Olmak İçin Garantili 5 Yol

Malumunuz 2012 Londra Yaz Olimpiyatları görkemli bir kapanışla sona erdi.  İyi çalışan, sabır gösteren, planlı ve programlı olan sporcular, dolayısıyla ülkeler emeklerinin karşılığını aldılar. Tabii bir çok sporcu ve ülke olimpiyatlara damgasını vurmuştur ama bana göre oyunlara asıl damgasını vuran tek  bir sporcu vardı: Usain Bolt. 1986 doğumlu Jamaikalı Sprinter Olimpiyat Stadyumu'nda yapılan atletizm yarışmalarında erkekler 200 metre finalinde, 19.32 saniyelik derecesiyle, dünya rekoru kıramasa da kariyerinde ikinci kez 200 metre olimpiyat altınına uzandı. Ve bunu tarihte yapan ilk atlet oldu. Usain Bolt Peki Bolt’u başarıya götüren etkenlerin iyi bir eğitim vermekle ne ilgisi olabilir? Bana göre Bolt’a bakarak feyzalabileceğimiz bir çok nokta var. Ben başarının tanımlanmasını pek sevmiyorum. Her ne kadar başlıkta garantili beş yoldan bahsetsem de doğru olana gitmenin birden fazla yolu var. İşte bu yazıda da bana göre bir eğitmeni tıpkı Bolt gibi başarıya götüre