Sanıyorum günümüz şirketlerinin bu kadar çok değer ve anlam
yükleyip de iş icraata gelince tam aksini gösterdikleri başka bir birim, alan
yoktur.
Öyle ki şirket süreçlerinde her ne zaman bir problem
yaşansa, hemen hemen tüm tıkanmalarda eğitimi bir lavabo açıcı olarak
görüyoruz. Birisi çıkıyor ve şirketin
menfaatini düşünerek bu konunun hızlıca eğitimini verelim diyor. Derhal
piyasadan bir eğitimci, hadi o da olmadı içeriden bilen birisini
görevlendiriyoruz. Ne de olsa fazla para harcamamak lazım öyle değil mi?
Sonrasında eğitimi yapmanın ferahlığını yaşıyoruz. Fakat yılsonunda sonuçlara
baktığımızda bambaşka bir tabloyla yüzleşmek durumunda kalıyoruz. Ve tüm bu
sürecin kendisinin başından beri hatalı olduğunu unutarak suçu yine eğitime
yüklüyoruz.
Şunu baştan konuşalım. Eğitim sihirli bir iksir değildir.
Eğitim alan personelin bir anda öğrendiklerini hayata geçirmesi mümkün
değildir. Ayrıca sorunun çözümü eğitimle de ilgili olmayabilir. Belki de
yapısal bir sorundur. Eğitimin işe
yaraması için daha çokça sayılacak, buraya sığmayacak unsurlar var. Şimdilik
bunları yazıp kafa şişirmek istemiyorum. Asıl değinmek istediğim firmaların
eğitime karşı tutumları ve biz eğitim profesyonellerinin burada nasıl bir duruş
sergilemesi konusudur.
İşte o “3”şey...
1.
Yatırımın geri dönüşünü(ROI) hesaplamak.
Şunu unutmamak gerekir. Patron her zaman rakamlara bakar. Bu
sebeple eğitimin firmaya nasıl bir katkısı olduğunu net bir şekilde
hesaplamamız gerekiyor. Bu oldukça zor bir konu farkındayım ancak yapmak
zorundayız. Net rakamlar bizi güçlendirecektir.
İş sonuçlarına direk katkısı olan bir unsuru hiç kimse
görmezden gelemez. Eğitim profesyoneli olarak eğitimlerinizin etkisini bu
sebeple iyi hesap edebilmelisiniz.
2.
Eğitimin “iletişimini” yapmak
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” diye bir atasözü var.
Bence günümüz dünyasında bazı atasözleri anlamını yitirmiş durumda. Siz
istediğiniz kadar işinizi iyi yapın, çok kaliteli ürün üretin ve iyi iş
çıkartın, eğer tüm bu yaptıklarınızı anlatmıyorsanız kimsenin size inanmasını
ve anlamasını beklemeyin. Artık pazarlamanın ve iletişimin, kısacası
“anlatmanın” önemini hepimiz biliyoruz. Bu sebeple eğitimleri ve eğitim
biriminin yaptığı tüm faaliyetleri iyi şekilde paketleyip sunmalıyız.
Tüm bu iletişim faaliyetleri iki konuda sizi
güçlendirecektir. Birincisi, eğitim biriminin faaliyetlerinin reklamı olacak,
ikincisi de yaptığınız eğitimlerin tutundurulmasına yarayacaktır.
İletişime ara vermeden, kıvamında sürdürmelisiniz. Bu,
başarınızın anahtarlarından birisi.
3.
Planı iyi yapmak ve bütçeyi iyi yönetmek
hepsinden önemlisi ihtiyacı doğru tespit etmek
Zaten masraf kalemi olarak görülen bir birimi idare
ediyorsunuz. Gözler üzerinizde. Kısıtlı bir bütçeniz var. Sizinle ilgili algı
hakkında konuşmuyorum bile.
İşte tüm bu sebeplerle eğitim bütçesi çok iyi
yönetilmelidir. İyi bir bütçe için, çok iyi bir plan gerekli. Ve çok iyi bir
plan için de eğitim ihtiyacının tespiti önem arz ediyor. Eğitim ihtiyacı öyle
bir konu ki, tıpkı gömleğin iliklediğiniz ilk düğmesine benziyor. İlk düğmeyi
yanlış iliklemeniz, arkasından gelecek tüm düğmeleri etkileyecektir.
İyi bir ihtiyaç analizinin nasıl yapılacağı başka bir
yazının konusu ancak, eğitim ihtiyacının sadece ilgili departman amirine, ilgili
kişiye “hangi eğitimlere ihtiyacınız var” diye sorulmasından ibaret olmadığını
bilin. Sahaya inmeden, masada oturarak, şirketin hedeflerini-stratejilerini
öğrenmeden, sektörü ve sektörün geleceğini öngörmeden, görevin yetkinliklerini
bilmeden bir eğitim ihtiyacı çalışması yapılmamalı. İlk düğme çok önemli ve
kesinlikle doğru iliklenmeli.
Sonuç olarak, biz eğitim profesyonelleri işimize sahip
çıkmaz ve saygı duymazsak başka hiç kimseden işimize saygı duymasını
bekleyemeyiz.
İş bizde bitiyor. Hz. Mevlana’nın dediği gibi:” İnsanın
kanadı, gayretidir.”
Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle,
Sevgiler
Güzel bir yazı kaleme almışsınız. Teşekkürler.
YanıtlaSilGeri bildiriminiz için ben teşekkür ederim.
Sil