Ana içeriğe atla

Öğrenmenin Gücü Adına!

  •  Okuyorum okuyorum ama bir türlü öğrendiklerimi hayatıma geçiremiyorum.
  • Öğrendiklerimi kısa sürede unutuyorum.
  • Öğrenemiyorum.

Yukarıdaki cümleleri sık sık kuruyorsanız bu yazı tam size göre. Öğrenmeyi öğrenmek ve hayatımıza geçirmek için takip eden satırları okumanız yeterli olacaktır.



Millet olarak öğrendiklerimizi hayata geçirme noktasındaki eksikliğimiz aşikâr. Böyle olunca da kapasitemizi geliştiremiyor ve bir adım öteye gidemiyoruz. Uygulanmayan, hayata ve davranışa geçmeyen bir bilgi bize yalnızca bilme hazzını veriyor. Gelişmiş ülkelere baktığımızda insanların öğrendiklerini hızlıca hayatlarına geçirdiklerini görebiliyoruz. Tabii bunun olmasında o ülkelerin eğitim sistemlerinin de önemli ölçüde katkısı var.


Peki, bizler neden bunu yapamıyoruz?

Belki de bunun cevabı öğrenmeyi nasıl tanımladığımızda yatıyor. TDK’ya göre öğrenmek, bilgi edinmek anlamına geliyor. Bu tanımlama doğru ancak bir miktar eksik. Wikipedia’dan aldığım öğrenmenin tanımında tam olarak içime sinen cevaba ulaşıyorum.

“Öğrenme, bireyin yaşantılar sonucu davranışlarda meydana gelen oldukça uzun süreli değişmelerdir. Bir bilgi ve becerinin, öğrenme sayılması için davranışta değişiklik yapması ve davranıştaki değişikliğin uzun süreli olması gerekmektedir. Yeni öğrenmeler ile kişinin kapasitesi gelişir, önceden yapamadığı bir şeyi yapabilir hale gelir. Daha geniş anlamda, öğrenme sonucu, birey içinde bulunduğu evrene yeni bir anlam yükler ve evrendeki konumunu yeniden tanımlar.”

Yani, öğrenmenin gerçekleşmiş olduğunu kabul etmemiz için bilginin davranışa geçmiş olması mutlaka önemli.

Peki, nasıl öğreneceğiz?

İnsanın öğrenme sürecinde duyu organları etkili. Dışarıdan gelen tüm bilgiler duyu organlarımız aracılığıyla kısa süreli belleğimize kaydediliyor. Bu bilgiye ek olarak, kısa süreli hafızamıza aldığımız tüm bilgiler tekrar edilmediği takdirde unutuluyor. Tekrar ettiğimiz bilgiler ise uzun süreli hafızamıza alınıyor.

Şimdi elimizde iki önemli veri mevcut.
  1.   . Bilgiyi duyu organlarımızla alıyoruz.
  2.     Tekrar edilmeyen bilgi unutuluyor.

Aslına bakarsanız tutumlar, motivasyon ve öğrenme mekanı gibi bir çok unsur öğrenme üzerinde etkili. Bizler sadece bu iki veriyle yola çıksak bile öğrenme noktasında ciddi ilerleme kaydetmiş oluruz.

Duyduğumu unuturum, gördüğümü hatırlarım, yaptığımı anlarım - Konfüçyus

Ne yapabiliriz?

1.       Okuyun. Bir daha okuyun. Özet çıkarın. Çıkarımda bulunun

Okumak elbette ki beyni çalıştırmanın ve kapasitesini geliştirmenin en önemli ve ilk adımlarından birisi ancak tek başına yeterli değil. Bir kitabı okurken, düz bir şekilde okunulan bilginin üzeinden geçilmemesi gerekiyor. Özet notlar çıkarmalı, sayfa kenarlarına küçük dipnotlar düşmeli, önemli görülen ve hatırlanması gereken yerlerin altını çizmeliyiz. Sonrasında geri döndüğümüzde karaladığımız bu küçük notların hatırlamamızda büyük faydasını göreceğiz.

Eğer bir roman okumuyorsak ki romanda bile öğrenilecek birçok şey vardır,  bu teknikle aktif okuyarak öğrendiklerimizi uzun süreli hafızamıza rahatlıkla yükleyebiliriz. Aktif okunulan bilginin bizde kalıcı olması için önceki bilgi ve öğrenmelerimizle sentezleyerek ortaya çıkaracağımız çıkarımlarla bilginin daha kalıcı olmasını sağlayabiliriz.

2.       Üşenmeyin. Tekrar edin.

Unutmayın! Öğrenilen bilginin unutulmaması için yirmi dört saat içinde tekrar edilmesi gerekir. Tekrar edilmezse bilgilerin yaklaşık yüzde yetmiş beşi ilk yirmi dört saat içinde unutulur. İlk tekrarın ardından kırk sekiz saat sonra ikinci tekrar, bir hafta içinde de üçüncü tekrar yapılarak bilgiyi uzun süreli hafızaya alabiliriz. Konuyu günü gününe tekrar eden kişiler bu yüzden bilginin gerektiği zamanlarda çok daha az çalışarak bilgiyi hatırlayacaklardır.

3.       Yapın

Amerikalıların bir sözü var. “Just do it!” Sadece yap olarak çevirebileceğimiz bu söz öğrenme adına da önemli bir ders veriyor bize.  Eğer öğrendiğimiz şeyleri hayatımıza alabilirsek ve uygulayabilirsek öğrenme kalıcı bir hale geçer. Artık bilgiyi devamlı hatırlamak zorunda kalmaz, konu artık bizim için bir motor faaliyet gibi kendiliğinden gerçekleşen bir duruma dönüşür.  Bu sebeple öğrendiklerinizi hemen hayata geçirin. Yarını beklemeyin.

Bu üç madde öğrenme ve öğrenilenlerin kalıcı olması anlamında hayatınızda önemli bir fark yaratacaktır. Tabii öğrenmeyi bu üç maddede sınırlamak mümkün değil. Daha onlarca yol bizi güçlü öğrenmeye götürecektir.

Basit ve güçlü bu üç ilkeyi hemen hayatınıza alın. Farkı göreceksiniz.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazılarımla İKY Dergideyim

Bundan sonra her ay düzenli olarak İKY dergide yazılarımla birlikte yer alacağım. BEKAD tarafından hazırlanan " İnsan Kaynakları Yönetimi " dergisi  insan kaynakları, kişisel gelişim ve personel mevzuatı konularında yoğunlaşmış durumda. Eylül sayısındaki ilk yazım eğitimini de verdiğim "Kolonya Etkisi/ Uyanmak İsteyen" olacak. Bir tur kişisel gelişim yazısı diyebilirim. Son derece dolu bir içerikle okuyucusunun huzuruna çıkan dergiye abone olmanızı öneririm. Sevgiler, Salim Dergiye abonelik için lütfen tıklayın.

Yüzyüze Eğitimin Sonu mu Geliyor?

Yüzyüze eğitimin sonunun geldiğine, en azından şimdilik, inananlardan değilim. İnsan, insan olduğu sürece temasa ihtiyacı olacaktır. Ama yine de mevcut gelişmeleri görmezden gelemeyiz. Arkadan gelen dijital yerliler mevcut ezberi hepten unutturacak gibi görünüyor.  Bunlara ek olarak dünyada ve Türkiye’de hızla artan mobil teknoloji alt yapısı, mobil çalışan sayısını da arttırmaya başladı. Çalışanlar artık iş yerlerine gitmeden; kafelerde, evde, parkta, bahçede ve belki de yolculuk esnasında çalışabilmekteler. Ayrıca iş yerleri de maliyetlerini düşürmek için çalışanlarını dışarıya yönlendirmeye başladı. Bir araştırmaya göre 2015’te 1.3 milyar kişinin mobil çalışan olması bekleniyor. Yani insanlar artık tek bir fiziki mekanda bulunmak zorunda kalmayacaklar. Tüm bu gelişmeler ister istemez yüzyüze eğitimin geleceğini bizlere sorgulatıyor. Her ne kadar etkinliği diğer öğrenme metodlarına göre daha güçlü olsa da dünyadaki teknolojik gelişmeler ve artan maliyetler

Değişim

Bu blogta, eğitimle ilgili ve son dönemlerde de koçlukla ilgili yazdığım birkaç yazı dışında farklı konular kaleme almıyorum. Genelde insana dokunan yazılar paylaşmaya çalıştım. Kariyer hayatımda İnsanı, sistem gibi makinenin bir parçası olarak gören işlerden elimden geldiğince kaçındım. Belki de bu sebeple eğitimi diğer İK süreçlerine göre daha çok sevdim. Bir eğitim tasarımı yapmak, içerik hazırlamak, hazırlanan içeriği ister uzaktan ister yakından olsun sunmak, kişide değişime vesile olmak… İşte bu ve daha sayamadığım birçok şey beni eğitimle ilgili birisi yaptı. Hayatımın başka hiçbir kısmında eğitimden aldığım keyfi alamadım. Keza koçluk da böyle bir şey… İnsana dokunuyor. Kişilerin hayatında olumlu dönüşümler ve gelişimler oluşturmanıza vesile oluyor. İşte bu tam da bana göre. Bazen neden diye soruyorum. Neden kişilerin hayatlarında değişime ve gelişime vesile olacak işleri çok seviyorum. Belki de bunun cevabı, tüm hayatım boyunca gelişim ve değişimin en büyük arzuları