Ana içeriğe atla

İyi Sunum Yapmak için Kendine Sorman Gereken 4 Soru


Direk videoyu izlemek icin: https://youtu.be/9BxZga0oj74


René Descartes'ın “düşünüyorum, öyleyse varım” sözü sanıyorum birçok yerde farklı şekillerde kullanılmıştır. Günümüz iş ortamında sunum yapmanın bir profesyonelde olmazsa olmaz bir özellik olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Şirket içinde ve kariyerinizde başarılı olabilmek, kendinizi anlatabilmek için sunum becerilerinizin üst düzey olmasa da iyi bir noktada olması şart. Bu sebeple, iyi sunum yapabilmek, ben de buradayım demenin bir diğer adıdır aslında. Kısacası işinizi, projenizi iyi sunuyor ve anlatabiliyorsanız iyi bir kariyer yolunda siz de varsınız.


Şirketlerin kendi içlerindeki yetenekleri keşfetmek için ne denli para ve zaman harcadıkları ortada ancak yine de şirketlerin sizin yeteneklerinizin hepsini bulabilmesi ve geliştirebilmesi pek mümkün değil. Şirket için de kariyerinizde ilerlemenin en iyi yollarından birisi de iyi sunum yapabilme becerilerinden geçiyor. Madem sunum becerisi sizi kariyerinizde bir adım öteye taşıyabilecek, gelin beraber şu sunum meselesine bakalım.

Bu videoyla sunumlardan önce kendinize sormanız gereken 4 soruyu işledik.

Faydalı olması dileğiyle...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazılarımla İKY Dergideyim

Bundan sonra her ay düzenli olarak İKY dergide yazılarımla birlikte yer alacağım. BEKAD tarafından hazırlanan " İnsan Kaynakları Yönetimi " dergisi  insan kaynakları, kişisel gelişim ve personel mevzuatı konularında yoğunlaşmış durumda. Eylül sayısındaki ilk yazım eğitimini de verdiğim "Kolonya Etkisi/ Uyanmak İsteyen" olacak. Bir tur kişisel gelişim yazısı diyebilirim. Son derece dolu bir içerikle okuyucusunun huzuruna çıkan dergiye abone olmanızı öneririm. Sevgiler, Salim Dergiye abonelik için lütfen tıklayın.

Yüzyüze Eğitimin Sonu mu Geliyor?

Yüzyüze eğitimin sonunun geldiğine, en azından şimdilik, inananlardan değilim. İnsan, insan olduğu sürece temasa ihtiyacı olacaktır. Ama yine de mevcut gelişmeleri görmezden gelemeyiz. Arkadan gelen dijital yerliler mevcut ezberi hepten unutturacak gibi görünüyor.  Bunlara ek olarak dünyada ve Türkiye’de hızla artan mobil teknoloji alt yapısı, mobil çalışan sayısını da arttırmaya başladı. Çalışanlar artık iş yerlerine gitmeden; kafelerde, evde, parkta, bahçede ve belki de yolculuk esnasında çalışabilmekteler. Ayrıca iş yerleri de maliyetlerini düşürmek için çalışanlarını dışarıya yönlendirmeye başladı. Bir araştırmaya göre 2015’te 1.3 milyar kişinin mobil çalışan olması bekleniyor. Yani insanlar artık tek bir fiziki mekanda bulunmak zorunda kalmayacaklar. Tüm bu gelişmeler ister istemez yüzyüze eğitimin geleceğini bizlere sorgulatıyor. Her ne kadar etkinliği diğer öğrenme metodlarına göre daha güçlü olsa da dünyadaki teknolojik gelişmeler ve artan maliyetler

Değişim

Bu blogta, eğitimle ilgili ve son dönemlerde de koçlukla ilgili yazdığım birkaç yazı dışında farklı konular kaleme almıyorum. Genelde insana dokunan yazılar paylaşmaya çalıştım. Kariyer hayatımda İnsanı, sistem gibi makinenin bir parçası olarak gören işlerden elimden geldiğince kaçındım. Belki de bu sebeple eğitimi diğer İK süreçlerine göre daha çok sevdim. Bir eğitim tasarımı yapmak, içerik hazırlamak, hazırlanan içeriği ister uzaktan ister yakından olsun sunmak, kişide değişime vesile olmak… İşte bu ve daha sayamadığım birçok şey beni eğitimle ilgili birisi yaptı. Hayatımın başka hiçbir kısmında eğitimden aldığım keyfi alamadım. Keza koçluk da böyle bir şey… İnsana dokunuyor. Kişilerin hayatında olumlu dönüşümler ve gelişimler oluşturmanıza vesile oluyor. İşte bu tam da bana göre. Bazen neden diye soruyorum. Neden kişilerin hayatlarında değişime ve gelişime vesile olacak işleri çok seviyorum. Belki de bunun cevabı, tüm hayatım boyunca gelişim ve değişimin en büyük arzuları