Ana içeriğe atla

İşe Giderken Zamanı Akıllıca Kullanmak

Şahsımı tanıyanlar en çok tercih ettiğim ulaşım şeklinin toplu taşıma ile olduğunu bilir. Bunu tercih etmemdeki sebeplerden belki de en önemlisi trafikte geçen süreyi değerlendirme ve faydaya dönüştürme isteğimden kaynaklanması. Özellikle 2012 yılından itibaren yazdığım blog ve 2013 yılındaki evliliğim, işlerim ve hayatımla ilgili daha fazla düzene ihtiyaç duymamı sağladı. Aile, iş, hobiler, kişisel gelişim, vb. konuların çoğunda denge sağlayabilmenin en büyük koşulu zamanı etkin ve bilinçli yönetme becerisini gerektiriyordu. Birgün içerisinde nereye, ne için ve ne kadar zaman harcadığımı irdelediğimde yolda geçirdiğim zamanın oldukça fazla ve verimsiz olduğunu gözlemledim.


Gebze - Harem yolculuklarımdan birinde İnsan Kaynakları çalışıyorum


Kitap yazımı, blog içeriği üretimi, okumalarım, cevaplanması gereken mailler ve birçok yapılması gereken rutin için gerekli zamanı yaratmak şart olmuştu. İşte bu noktada, neden yolda geçirdiğim verimsiz ve atıl zamanı kullanmadığımı sorgulamaya başladım. 

Eğer toplu ulaşımla seyahat ediyorsanız bazı zorluk ve kısıtlarınız olduğunu da bilirsiniz.

· Kalabalık

· Gürültü

· Aracın hareket halinde olması ve okunana veya izlenene odaklanamama zorluğu

· Ayakta yolculuk

· Ve başka bir çok zorluk

Şahsen bir gün içinde yaptığım yolculukların hayatımdan aldığı zamanı hesaplayınca tüm bu zorluklara göğüs gerebileceğimi düşündüm. Bir tartının kefelerine koyduğumda toplu ulaşımda geçirdiğim süreyi ne yapıp ne edip değerlendirmem gerektiğine kanaat getirdim.

Neler yaptığımı anlatmadan önce bu yazıyı yazmama ilham olan PageGroup’un bülteninden birkaç aktarım yapmak istiyorum.

Türkiye’de çalışanların günde en az 48 dakikası yolda geçiyor.

İşe giderken geçirdiğiniz süre içinde yeni bir dil öğrenmek, ya da performans geliştirecek başka alışkanlıklar edinmek mümkün.

Uluslararası işe alım ve danışmanlık firması PageGroup geçtiğimiz aylarda yayınladığı ‘Ulaşım Anketi’ ile Türkiye ve Avrupa’da çalışanların ev-iş arasında yaşananları gözler önüne serdi. Araştırma sonuçları Avrupalıların %39’unun günde en az 45 dakikası yolda geçtiğini gösterdi. Türkiye’de de bu süre günde 48 dakika. Çalışanların bir ay içerisinde tam 3.75 günü trafikte geçiyor.

Zamanın hızlıca aktığı ve bir türlü yetmediği günümüzde yolda geçirilen zamanın boşa gitmemesini sağlamak gerekiyor. Google firmasında mühendis olarak görev alan Matt Cutts, bir davranışın alışkanlık haline gelebilmesi için 30 gün süreyle tekrarlanmasının yeterli olacağını söylüyor. Cutts’a göre ulaşım araçlarında geçirilen sürede yeni bir alışkanlık edinmek hatta yeni bir dil öğrenmek bile mümkün.


Trafikte geçirilen süre, yeni bir dil öğrenmek için kullanılabilir. Araştırmalar yeni bir dil öğrenmek için 600 saatin yeterli olacağını söylüyor. 48 dakikanın yolda geçtiği Türkiye ortalamasında çalışanlar 24 haftada CV’lerine yeni bir dil ekleyebiliyor.

Günde 3 saati yollarda geçen adam

PageGroup’un araştırmasını ve söylediklerini önemsiyorum. Günde minumum 3 saati yollarda geçen birisi olarak özellikle son 3 senede gerçekleştirdiğim tüm projelerimi, kişisel gelişimime yaptığım yatırımlarımı, dil gelişimimle ilgili çalışmalarımın hemen hemen hepsini bu günlük 3 saatlik yolculuklarda gerçekleştirdiğimi gönül rahatlığıyla ifade edebilirim.

Neler yapmıyorum ki?

· Kitap okuması yapmak

· Mesleki yayın okumaları yapmak

· TED konuşmaları dinlemek ve izlemek

· Blog içeriği hazırlamak

· İngilizce becerisini geliştiren mobil uygulamalar kullanmak

· İzlemek isteyip de zaman bulamadığım filmleri izlemek

Ve daha niceleri

Evet ilk başlarda çok zor oluyor. Ayakta kitap okuyabilmek ayrı bir meziyet. Evinin rahat ve huzurlu ortamında değil de kalabalık bir araçta dilini geliştirmek bambaşka bir zorluk. Ancak yine de tüm bu zorluklara değer.

Şöyle düşünün; siz, aslında size hiç ait olamayabilecek bir zaman diliminde, kendinizi geliştirmek için vakit yaratıyorsunuz. Ve bu her şeye bedel. 

Tıpkı araştırmada da söylediği gibi hergün yaklaşık 1 saat kadar ulaşımda geçirdiğiniz vakit sayesinde 6 ay kadar bir sürede cv nize bir dil daha ekleyebilir ya da ilgi duyduğunuz bir alanda önemli bir mesafe kaydedebilirsiniz.

Zamanınızı en değerli uğraşlarla geçirmeniz temennisiyle,

Selamlar sevgiler

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazılarımla İKY Dergideyim

Bundan sonra her ay düzenli olarak İKY dergide yazılarımla birlikte yer alacağım. BEKAD tarafından hazırlanan " İnsan Kaynakları Yönetimi " dergisi  insan kaynakları, kişisel gelişim ve personel mevzuatı konularında yoğunlaşmış durumda. Eylül sayısındaki ilk yazım eğitimini de verdiğim "Kolonya Etkisi/ Uyanmak İsteyen" olacak. Bir tur kişisel gelişim yazısı diyebilirim. Son derece dolu bir içerikle okuyucusunun huzuruna çıkan dergiye abone olmanızı öneririm. Sevgiler, Salim Dergiye abonelik için lütfen tıklayın.

Yüzyüze Eğitimin Sonu mu Geliyor?

Yüzyüze eğitimin sonunun geldiğine, en azından şimdilik, inananlardan değilim. İnsan, insan olduğu sürece temasa ihtiyacı olacaktır. Ama yine de mevcut gelişmeleri görmezden gelemeyiz. Arkadan gelen dijital yerliler mevcut ezberi hepten unutturacak gibi görünüyor.  Bunlara ek olarak dünyada ve Türkiye’de hızla artan mobil teknoloji alt yapısı, mobil çalışan sayısını da arttırmaya başladı. Çalışanlar artık iş yerlerine gitmeden; kafelerde, evde, parkta, bahçede ve belki de yolculuk esnasında çalışabilmekteler. Ayrıca iş yerleri de maliyetlerini düşürmek için çalışanlarını dışarıya yönlendirmeye başladı. Bir araştırmaya göre 2015’te 1.3 milyar kişinin mobil çalışan olması bekleniyor. Yani insanlar artık tek bir fiziki mekanda bulunmak zorunda kalmayacaklar. Tüm bu gelişmeler ister istemez yüzyüze eğitimin geleceğini bizlere sorgulatıyor. Her ne kadar etkinliği diğer öğrenme metodlarına göre daha güçlü olsa da dünyadaki teknolojik gelişmeler ve artan maliyetler

Değişim

Bu blogta, eğitimle ilgili ve son dönemlerde de koçlukla ilgili yazdığım birkaç yazı dışında farklı konular kaleme almıyorum. Genelde insana dokunan yazılar paylaşmaya çalıştım. Kariyer hayatımda İnsanı, sistem gibi makinenin bir parçası olarak gören işlerden elimden geldiğince kaçındım. Belki de bu sebeple eğitimi diğer İK süreçlerine göre daha çok sevdim. Bir eğitim tasarımı yapmak, içerik hazırlamak, hazırlanan içeriği ister uzaktan ister yakından olsun sunmak, kişide değişime vesile olmak… İşte bu ve daha sayamadığım birçok şey beni eğitimle ilgili birisi yaptı. Hayatımın başka hiçbir kısmında eğitimden aldığım keyfi alamadım. Keza koçluk da böyle bir şey… İnsana dokunuyor. Kişilerin hayatında olumlu dönüşümler ve gelişimler oluşturmanıza vesile oluyor. İşte bu tam da bana göre. Bazen neden diye soruyorum. Neden kişilerin hayatlarında değişime ve gelişime vesile olacak işleri çok seviyorum. Belki de bunun cevabı, tüm hayatım boyunca gelişim ve değişimin en büyük arzuları