Ana içeriğe atla

Türkiye’de Çalışan Kesim ‘Girişimci’ Olmak İstiyor

Türk gibi başla, Alman gibi sürdür, İngiliz gibi bitir.
Bu sözü her hatırladığımda ve gözlemlediğim Türk girişimcilerin bu sözün hakkını gerçekten de verdiğini gözlemliyorum

Randstad’ın yaptığı Workmonitor araştırması girişimcilik ruhunun Türk insanınında ne kadar fazlasıyla olduğunu göstermekte. Hatta dünya ortalamasının oldukça üzerinde rakamlarla…

Şahsi kanaatim, girişimcilik ruhunun önemli ancak tek başına yeterli olmadığı yönünde. Millet olarak “kervanı yolda düzmeyi” sevdiğimiz için çoğu zaman işlerimizde başarısız olduğumuzu düşünüyorum.

Girişimciliğin bir hevesle yapılamayacak kadar ciddi disiplin gerektiren bir süreç olduğunan inanıyorum. Araştırmada girişim yapma fikrimizin ne kadar fazla olduğunu açıkça gösteriyor.

Görsel "http://www.freepik.com/" sitesinden alınmıştır.

Türkiye'nin %76’sı girişimci olmak istiyor

Workmonitor / İnsan Kaynakları İstihdam Araştırması, 18-65 yaş aralığında, haftada en az 24 saat çalışan kişilerle gerçekleştiriliyor. 2017 yılının ilk çeyreğine ilişkin sonuçları içeren rapor yayınlandı. Global olarak, katılımcıların yüzde 53’ü girişimci olmak istediğini belirtiyor. Ancak konu sahip olduğu işi, girişimci olmak için bırakmaya geldiğinde fikirler değişiyor; yüzde 73’lük kesim iş kurmak için istifa etmeye sıcak bakmıyor. Hali hazırdaki işinden ayrılıp kendi işini kurmayı düşünenlerin oranı küresel ölçekte yüzde 28 olarak belirtiliyor. Türkiye’de bu oran yüzde 42’yi bulmuş durumda.

Türkiye’de genel olarak katılımcıların yüzde 76’sı girişimci olmak istiyor; çünkü girişimci olmanın birçok avantajı olduğuna inanılıyor. Global olarak yüzde 53’lük bir kesim girişimci olmak istediğini belirtirken, Türkiye açık ara önde seyrediyor. Global ölçekte katılımcıların girişimci olma fikrinden uzaklaşma sebebi başarısız olma korkusu ve riskin fazla olması. Genç ve erkek katılımcılar, kadınlara nazaran başarısızlıktan daha fazla korkuyor. Türkiye başarısızlık korkusunda yüzde 52’lik oranla, ülkeler arasında 25’inci sırada yer alıyor.

Araştırma kapsamında çıkan sonuçlardan biri de insanların işlerini kaybetmeleri halinde girişimci olma fikrine sıcak bakmaları. İşten çıkarılma gibi bir durum sözkonusu olduğunda toplam katılımcıların yüzde 47’si kendi işini kurmayı düşünebileceğini, belirtiyor. Bu yönde cevap verenlerin oranı Türkiye’de yüzde 69.

“Start up” ların desteklenmesi büyük önem taşıyor
Küresel katılımcıların yüzde 56’sı, yaşadıkları ülkenin bir girişimde bulunmak için iyi bir ortama sahip olduğunu düşünüyor. Yine küresel katılımcıların yüzde 50’si, ülkelerindeki Hükümetin Start Up’ları aktif olarak desteklediğini belirtiyor. Türkiye’de bu oran da globalin üzerinde görünüyor. Türkiye’deki katılımcıların yüzde 55’i bu soruya olumlu yönde yanıt vermiş. Birinci sırada ise yüzde 86 ile Hindistan bulunuyor.

Bir Start Up kurmak ve onun için çalışmak isteyebileceklerini belirtenlerin oranı Türkiye’de yüzde 72. Bu oran globalde yüzde 50 seviyesinde.

Raporun tamamına ulaşmak için

www.randstad.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazılarımla İKY Dergideyim

Bundan sonra her ay düzenli olarak İKY dergide yazılarımla birlikte yer alacağım. BEKAD tarafından hazırlanan " İnsan Kaynakları Yönetimi " dergisi  insan kaynakları, kişisel gelişim ve personel mevzuatı konularında yoğunlaşmış durumda. Eylül sayısındaki ilk yazım eğitimini de verdiğim "Kolonya Etkisi/ Uyanmak İsteyen" olacak. Bir tur kişisel gelişim yazısı diyebilirim. Son derece dolu bir içerikle okuyucusunun huzuruna çıkan dergiye abone olmanızı öneririm. Sevgiler, Salim Dergiye abonelik için lütfen tıklayın.

Yüzyüze Eğitimin Sonu mu Geliyor?

Yüzyüze eğitimin sonunun geldiğine, en azından şimdilik, inananlardan değilim. İnsan, insan olduğu sürece temasa ihtiyacı olacaktır. Ama yine de mevcut gelişmeleri görmezden gelemeyiz. Arkadan gelen dijital yerliler mevcut ezberi hepten unutturacak gibi görünüyor.  Bunlara ek olarak dünyada ve Türkiye’de hızla artan mobil teknoloji alt yapısı, mobil çalışan sayısını da arttırmaya başladı. Çalışanlar artık iş yerlerine gitmeden; kafelerde, evde, parkta, bahçede ve belki de yolculuk esnasında çalışabilmekteler. Ayrıca iş yerleri de maliyetlerini düşürmek için çalışanlarını dışarıya yönlendirmeye başladı. Bir araştırmaya göre 2015’te 1.3 milyar kişinin mobil çalışan olması bekleniyor. Yani insanlar artık tek bir fiziki mekanda bulunmak zorunda kalmayacaklar. Tüm bu gelişmeler ister istemez yüzyüze eğitimin geleceğini bizlere sorgulatıyor. Her ne kadar etkinliği diğer öğrenme metodlarına göre daha güçlü olsa da dünyadaki teknolojik gelişmeler ve artan maliyetler

Değişim

Bu blogta, eğitimle ilgili ve son dönemlerde de koçlukla ilgili yazdığım birkaç yazı dışında farklı konular kaleme almıyorum. Genelde insana dokunan yazılar paylaşmaya çalıştım. Kariyer hayatımda İnsanı, sistem gibi makinenin bir parçası olarak gören işlerden elimden geldiğince kaçındım. Belki de bu sebeple eğitimi diğer İK süreçlerine göre daha çok sevdim. Bir eğitim tasarımı yapmak, içerik hazırlamak, hazırlanan içeriği ister uzaktan ister yakından olsun sunmak, kişide değişime vesile olmak… İşte bu ve daha sayamadığım birçok şey beni eğitimle ilgili birisi yaptı. Hayatımın başka hiçbir kısmında eğitimden aldığım keyfi alamadım. Keza koçluk da böyle bir şey… İnsana dokunuyor. Kişilerin hayatında olumlu dönüşümler ve gelişimler oluşturmanıza vesile oluyor. İşte bu tam da bana göre. Bazen neden diye soruyorum. Neden kişilerin hayatlarında değişime ve gelişime vesile olacak işleri çok seviyorum. Belki de bunun cevabı, tüm hayatım boyunca gelişim ve değişimin en büyük arzuları