Ana içeriğe atla

Çorap - Bir Romantiğin Tutkusu

Çorap.

Dünya üzerinde belki de en çok ve en hızlı tüketilen giyim eşyası.

Ayağı sıcak tutuyor ve kirden koruyor. Ayak ile ayakkabı arasında koruyucu bir katman görevi üstleniyor. Çorap sözcüğü ise Farsça kökenlidir."Gorap" sözcüğü, Arapçaya "curap" buradan Türkçeye ise "Çorap" olarak geçer ve balkan diline de girer. Türkmenistan'da ise çoraba "çeşka" adı verilir.

Daha önceleri elle örülen çorabın bugünkü gibi daha hızlı ve çok sayıda üretilmesinin arkasında ise romantik bir hikâye var. Hem de ne hikâye!



16.yy’ın sonlarına kadar çoraplar el örgüsüydü. El örgüsü çoraplar bugünkü şekline 17.yüzyılda ulaşmıştır. İlk çorap örme tezgâhı 1589 yılında İngiltere’de yapılmıştır. Nottinhamshire yakınlarındaki Calverton köyünde yaşayan bir İngiliz papaz olan William Lee’nin, elle ve ayakla çalıştırılan ilk örgü makinasını icat etmesinden sonra çorap makinede üretilmeye başlanmıştır. Lee’nin bu icadının altında romantik bir aşk hikayesi yatar Cambridge Üniversitesi’nde öğrenciyken tanıştığı fakir bir kıza aşık olan Lee hemen evlenmek ister. Ama nişanlısı, evini geçindirmek için geceler boyu elde çorap örmek zorundadır. Lee sevgilisinin bu zor işten kurtulması için el hareketlerini takip ederek daha hızlı bir çorap örme tekniği geliştirmeyi düşünür.” Neden bir hareketle sadece tek ilmek atılıyor? Bütün sırayı tek seferde bitirebilmek mümkün olabilir” diye düşünen Lee, aynı anda birden fazla ilmek atabilmenin yollarını arar. Fakat el örmesinde kullanılan tığlarla ilmek atabilmek için parmak kullanmak gerekiyordu. Bunu makinede yapabilmek için Lee çengelli iğneyi düşündü. Bu buluş sonunda, geliştirilen metal-tahta karışımı tezgâhta elişinden sadece 6 kat daha hızlı üretim yapılabiliniyordu. Bir inç’te 8 ilmek atabiliyordu. Bu yün iplikler için uygundu ama ipek için çok kabaydı. Lee’nin buluşu bugün örme teknolojisinin temellerini oluşturur. Lee tarafından icat edilen makine, Kraliçe 1.Elizabeth’he takdim edilir ve patent başvurusunda bulunulur. Fakat kraliçe örülen çorapların İspanya’da ipek kumaştan dikilen çoraplara göre daha kaba olmasını bahane ederek patent vermeyi reddeder. Üretilen çorapların” Majestelerinin ayakları için çok kaba bulunmuştur.

İnatçı Lee çalışmalarına devam eder ve ipek kullanılabilecek kadar ince olan yeni tip bir makine tasarlar.  Yeni makine bir inch’te 20 ilmek atabilmektedir. Tekrar patent başvurusunda bulunur. Ama cevap aynıdır. Kraliçe el örgü işçilerine maddi anlamda zarar vereceği, işsizliğin artacağı ve tekelleşmeye yol açacağı gerekçesiyle patent vermeyi reddeder.
Bunun üzerine Lee erkek kardeşiyle birlikte Fransa ekonomisini geliştirmeye çalışan Kral IV. Henry’nin davetine uyarak Fransa’da Rouen’e yerleşirler. Orada tezgahıyla 8 yıl boyunca çorap üretmiştir. Fransa kralı tarafından kabul edilen ve makinesi için patent alan Lee 16 Şubat 1612’de Pierre de Caux ile çorap örme makinelerinin üretimi için sözleşme yaptı. Böylece çorap makinesinin ilk ticari üretimi Fransa’da yapılmış oldu. Lee hakkındaki son yazılı belge ,1615 tarihli olarak kendisinin Rouen’de yaşayan ve çorap örme işiyle uğraşan bir kişi olduğuna dair bir Fransız vesikasıdır.

Belki zaman bulabilirsem daha sonra icadına bir aşkın vesile olduğu icatları derleyebilirim.

Ne dersiniz? :)



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazılarımla İKY Dergideyim

Bundan sonra her ay düzenli olarak İKY dergide yazılarımla birlikte yer alacağım. BEKAD tarafından hazırlanan " İnsan Kaynakları Yönetimi " dergisi  insan kaynakları, kişisel gelişim ve personel mevzuatı konularında yoğunlaşmış durumda. Eylül sayısındaki ilk yazım eğitimini de verdiğim "Kolonya Etkisi/ Uyanmak İsteyen" olacak. Bir tur kişisel gelişim yazısı diyebilirim. Son derece dolu bir içerikle okuyucusunun huzuruna çıkan dergiye abone olmanızı öneririm. Sevgiler, Salim Dergiye abonelik için lütfen tıklayın.

Yüzyüze Eğitimin Sonu mu Geliyor?

Yüzyüze eğitimin sonunun geldiğine, en azından şimdilik, inananlardan değilim. İnsan, insan olduğu sürece temasa ihtiyacı olacaktır. Ama yine de mevcut gelişmeleri görmezden gelemeyiz. Arkadan gelen dijital yerliler mevcut ezberi hepten unutturacak gibi görünüyor.  Bunlara ek olarak dünyada ve Türkiye’de hızla artan mobil teknoloji alt yapısı, mobil çalışan sayısını da arttırmaya başladı. Çalışanlar artık iş yerlerine gitmeden; kafelerde, evde, parkta, bahçede ve belki de yolculuk esnasında çalışabilmekteler. Ayrıca iş yerleri de maliyetlerini düşürmek için çalışanlarını dışarıya yönlendirmeye başladı. Bir araştırmaya göre 2015’te 1.3 milyar kişinin mobil çalışan olması bekleniyor. Yani insanlar artık tek bir fiziki mekanda bulunmak zorunda kalmayacaklar. Tüm bu gelişmeler ister istemez yüzyüze eğitimin geleceğini bizlere sorgulatıyor. Her ne kadar etkinliği diğer öğrenme metodlarına göre daha güçlü olsa da dünyadaki teknolojik gelişmeler ve artan maliyetler

Değişim

Bu blogta, eğitimle ilgili ve son dönemlerde de koçlukla ilgili yazdığım birkaç yazı dışında farklı konular kaleme almıyorum. Genelde insana dokunan yazılar paylaşmaya çalıştım. Kariyer hayatımda İnsanı, sistem gibi makinenin bir parçası olarak gören işlerden elimden geldiğince kaçındım. Belki de bu sebeple eğitimi diğer İK süreçlerine göre daha çok sevdim. Bir eğitim tasarımı yapmak, içerik hazırlamak, hazırlanan içeriği ister uzaktan ister yakından olsun sunmak, kişide değişime vesile olmak… İşte bu ve daha sayamadığım birçok şey beni eğitimle ilgili birisi yaptı. Hayatımın başka hiçbir kısmında eğitimden aldığım keyfi alamadım. Keza koçluk da böyle bir şey… İnsana dokunuyor. Kişilerin hayatında olumlu dönüşümler ve gelişimler oluşturmanıza vesile oluyor. İşte bu tam da bana göre. Bazen neden diye soruyorum. Neden kişilerin hayatlarında değişime ve gelişime vesile olacak işleri çok seviyorum. Belki de bunun cevabı, tüm hayatım boyunca gelişim ve değişimin en büyük arzuları