Ana içeriğe atla

İyi Bir Eğitim İçin 3 Soru

Sinemada, özellikle Hollywood sinemasında bir söz vardır.

  • İyi senaryo kötü bir yönetmenlikle harcanabilir. Ancak kötü bir senaryoyu iyi bir film yapmanız mümkün değildir.

Yani içerik (senaryo) mutlaka güçlü olmalıdır. İyi bir senaryoyu bazen filme aktarırken senaristin hayal gücünü yansıtmayı yönetmen başaramayabilir. Ancak kötü bir senaryoyu yönetmenin istediği kadar harika çekim teknikleri kullansa da filmin seyirci tarafından sevilmesi pek muhtemel değildir. Buradan çıkarımla, eğitimlerin de iyi olabilmesinin en önemli şartının içerik ve tasarımın güçlü olmasından geçmektedir. İyi içerik ve güçlü bir eğitimin olabilmesi için birçok yöntem ve teknik vardır. Bunlardan sadece bir tanesini naçizane sizlerle paylaşmak isterim.

Eğitimin mutlaka şu 3 soruya cevap vermesi gerekir.

  1. Eğitim etkili mi?
  2. Eğitim verimli mi?
  3. Eğitim çekici mi?



  1. Eğitim etkili mi?

Eğitimi etki yaratacak şekilde hazırlamak, katılımcılar için bu eğitimin öğretici olup olmadığını sorgulamaktır. Bu da eğitim amaçlarının güçlü bir şekilde yazılmasıyla doğrudan ilgilidir. Başta verilen eğitim amaçlarına eğitimin sonunda ulaşılmışsa bu eğitim etkilidir diyebiliriz.

Örnek vermek gerekirse,

Bu eğitimde katılımcılar,

  • Zaman yönetimi kavramını açıklayabilecek,
  • Zaman yönetimi tekniklerini aktarabilecek,
  • Zaman yönetiminde kişisel T planlaması tekniğini kullanarak 1 haftalık planlamalarını hazırlayabilecek.

Eğitim başında belirttiğimiz bu amaçlara eğitim sonunda ulaşmışsak bu eğitimin etkili olduğuna kanaat getirebiliriz. Bu anlamda, “eğitimlerde neden amaç yazıyoruz” sorusunun cevabı da aslında tam olarak budur.

  1. Eğitim verimli mi?

Eğitimin verimliliği, konuların kullanılma biçimi ve ayrılan zamanla ilgilidir. Örneğin bir A4’te kısaca anlatabileceğimiz bir konuyu uzun uzun anlatıyorsak burada verimlilikten bahsetmemiz söz konusu değildir.

Verimlilikle ilgili konu genelde karma eğitim metodolojisiyle bir eğitim tasarlarken e-öğrenmeyi destek bir öğrenme aracı olarak kullandığımız zamanlarda karşımıza çıkar. E-öğrenme doğası gereği bir konuyu biraz uzunca anlatmayı seçebilir.

Örnek olarak, bir e-learning eğitimi “zaman yönetimi ne demektir?” gibi bir konu başlığını bazen uzun uzun anlatabilmektedir. Kişilerin burada düştükleri tuzak genel olarak “süslü görsel ve efektlerin” cazibesine kapılmaktan kaynaklanmaktadır. Yüz yüze eğitimde de bahsedilen bu hatalara düşmek muhtemeldir.

Tasarımcı ve eğitmenlerin düştükleri en büyük tuzaklardan birisi de kendi içeriğine aşık olma durumudur. Aynı durum senaristler için de geçerlidir. Senaryonun içinde sevdikleri ve bağlandıkları diyalog ve sahnelerden vazgeçmeyi istemezler. Tabiri caizse kıyamazlar. Bu örnekten de hareketle, eğitimin amacını karşıladıktan sonra fazladan anlatılan her konu ve örnek, içeriği fazladan şişirmektir.

Son olarak, katılımcıların uzun ve tekrarlanan içerikten sıkılmaları sebebiyle konudan uzaklaşmamaları için tasarımı verimli kullanmak en doğrusudur.

  1. Eğitim çekici mi?

Bildiğiniz üzere, yetişkinlerin eğitim içeriğine dahil olmalarının en güçlü yöntemi eğitimi çekici ve keyifli kılmaktan geçiyor. Yetişkinler keyif aldıklarında öğrenmeleri daha güçlü olmakta ve eğitimi sonuna kadar daha motive şekilde takip etmektedirler.

Yetişkin öğrenmesinde;

  • Konuya dahil olabilmeleri
  • Uygulama yapabilmeleri
  • Hayatlarında neyi bu eğitimle hızlandıracakları veya çözecekleri
  • Yeni bir bilgi öğrenip öğrenmedikleri

Eğitimi çekici yapan konulardan bazılarıdır.

Son dönemlerde eğitmenler eğitimlerinin keyifli olması konusunu biraz abartmaktadırlar. Unutmamız gereken eğitimin keyifli olmasının yanında öğrenme amaçlarına ulaşılıp ulaşılmadığıdır. Eğitim sonunda “çok eğlendik ama hiç öğrenmedik” cevabını almamak için “keyif” kısmını anlamlı ve verimli şekilde eğitimin içine katmak en doğrusudur.

Son olarak, öğretim tasarımı metodolojisi tıpkı bir yapboz oyununa benziyor. Parçalar her zaman doğru yere yerleşmelidir. Parçalardan eksik kalan olursa resmin tamamlanması ve katılımcının zihninde bütünlüğe ulaşması mümkün değildir.

Bu yazıda parçalardan sadece bir tanesinden bahsettim. Umarım faydalı olabilmişimdir.

Bir sonraki yazımda kendi eğitimlerimde kullandığım ve etkisini gözlemlediğim 5E Modelinden bahsedeceğim.


Öğrenmeniz bol, keyfiniz daim olsun 😉

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazılarımla İKY Dergideyim

Bundan sonra her ay düzenli olarak İKY dergide yazılarımla birlikte yer alacağım. BEKAD tarafından hazırlanan " İnsan Kaynakları Yönetimi " dergisi  insan kaynakları, kişisel gelişim ve personel mevzuatı konularında yoğunlaşmış durumda. Eylül sayısındaki ilk yazım eğitimini de verdiğim "Kolonya Etkisi/ Uyanmak İsteyen" olacak. Bir tur kişisel gelişim yazısı diyebilirim. Son derece dolu bir içerikle okuyucusunun huzuruna çıkan dergiye abone olmanızı öneririm. Sevgiler, Salim Dergiye abonelik için lütfen tıklayın.

Yüzyüze Eğitimin Sonu mu Geliyor?

Yüzyüze eğitimin sonunun geldiğine, en azından şimdilik, inananlardan değilim. İnsan, insan olduğu sürece temasa ihtiyacı olacaktır. Ama yine de mevcut gelişmeleri görmezden gelemeyiz. Arkadan gelen dijital yerliler mevcut ezberi hepten unutturacak gibi görünüyor.  Bunlara ek olarak dünyada ve Türkiye’de hızla artan mobil teknoloji alt yapısı, mobil çalışan sayısını da arttırmaya başladı. Çalışanlar artık iş yerlerine gitmeden; kafelerde, evde, parkta, bahçede ve belki de yolculuk esnasında çalışabilmekteler. Ayrıca iş yerleri de maliyetlerini düşürmek için çalışanlarını dışarıya yönlendirmeye başladı. Bir araştırmaya göre 2015’te 1.3 milyar kişinin mobil çalışan olması bekleniyor. Yani insanlar artık tek bir fiziki mekanda bulunmak zorunda kalmayacaklar. Tüm bu gelişmeler ister istemez yüzyüze eğitimin geleceğini bizlere sorgulatıyor. Her ne kadar etkinliği diğer öğrenme metodlarına göre daha güçlü olsa da dünyadaki teknolojik gelişmeler ve artan maliyetler

Eğitimin Usain Bolt’u Olmak İçin Garantili 5 Yol

Malumunuz 2012 Londra Yaz Olimpiyatları görkemli bir kapanışla sona erdi.  İyi çalışan, sabır gösteren, planlı ve programlı olan sporcular, dolayısıyla ülkeler emeklerinin karşılığını aldılar. Tabii bir çok sporcu ve ülke olimpiyatlara damgasını vurmuştur ama bana göre oyunlara asıl damgasını vuran tek  bir sporcu vardı: Usain Bolt. 1986 doğumlu Jamaikalı Sprinter Olimpiyat Stadyumu'nda yapılan atletizm yarışmalarında erkekler 200 metre finalinde, 19.32 saniyelik derecesiyle, dünya rekoru kıramasa da kariyerinde ikinci kez 200 metre olimpiyat altınına uzandı. Ve bunu tarihte yapan ilk atlet oldu. Usain Bolt Peki Bolt’u başarıya götüren etkenlerin iyi bir eğitim vermekle ne ilgisi olabilir? Bana göre Bolt’a bakarak feyzalabileceğimiz bir çok nokta var. Ben başarının tanımlanmasını pek sevmiyorum. Her ne kadar başlıkta garantili beş yoldan bahsetsem de doğru olana gitmenin birden fazla yolu var. İşte bu yazıda da bana göre bir eğitmeni tıpkı Bolt gibi başarıya götüre