Ana içeriğe atla

Gelişine Vurmak: Amaçsız Eğitim Departmanları


Gelişine Vurmak: Amaçsız Eğitim Departmanları


Futbolda gelişine vurmak gibi bir deyim var. Üzerimize gelen topa var gücümüzle abanmak gibi bir manası var. Futbolcu her ne kadar gelişine vurarak beklenmedik bir gol atmak gibi amacı olsa da bu, sadece bir olasılıklar dizisi sonucu meydana gelebilecek bir gaye. İçerisinde hedef var ama sonuçtan tam olarak emin değiliz.

Ülkedeki çok küçük bir azınlığı hariç tutarsak, hemen hemen tüm firmalarımızdaki eğitim departmanları da tam olarak gelişine vurmakla meşgul. Tamam, bazen bunu yapabiliriz ve etkili bir sonuç elde edebiliriz ama sonucun istediğimiz yönde olabilme olasılığı her zaman istediğimiz gibi değildir.

Bana göre şirketler eğitimle ilgili konularda net olmalıdırlar. Bir yıllık eğitim planı çalışması öncesinde şirketin hedefleri net bir şekilde tanımlanmalı ve bunu da eğitim birimiyle konuşmalıdır.

Örnek vermek gerekirse, siz çalışanlarınızdan iletişim becerileri arttırmalarını bekliyorsunuz. Şirketin yeni politikasında müşteriyle olan iletişimle fark yaratma yoluna gidecekseniz. Bunu eğitim departmanıyla paylaşmazsanız, eğitimdekiler de sizin arzu ettiğiniz çıktılar için bir eğitim planlaması yapamayacaktır.
Eğer makul bir zaman diliminde arzu ettiğiniz çıktıları (örn. Müşteri mağazaya girdiğinde çalışan “hoş geldiniz” diyebilecek) almak istiyorsanız planlama dönemlerinde şirketin stratejik hedefleriyle, eğitim biriminin planlamaları eş güdümlü olmak durumundadır.

Bu noktada da kurumsal eğitmenlere, eğitimle uğraşanlara çok büyük görevler düşüyor. Çünkü eğitimden anlayan iş sahipleri daha önce de bahsettiğim gibi çok küçük bir azınlığı barındırıyor. Mutlaka iş sahiplerini konuyla ilgili bilgilendirmeli ve bu şekilde iş sonuçlarına önemli katkıda bulunulabileceğini gösterilmelidir.

Riski seviyor olabilirsiniz ama doğru çıktılar almak istiyorsanız naçizane dört önerimi paylaşmak istiyorum.

 

Öneriler


·         İş sahiplerinden, şirketleri için belirledikleri hedefleri mutlaka öğrenin.
·         Ölçülebilir eğitim hedefinizi belirleyin.
·         Eğitim ihtiyaç analizi yapın (bu en zor ve en önemli aşamadır. Sonraki yazılarımda daha geniş yer vereceğim).
·         Mevcut alt yapınızın hedeflenen stratejilere götürüp götürmeyeceğini sorgulayın. Sorgulama sonucunda vereceğiniz cevaba göre dış veya iç kaynak kullanımını değerlendirin.

Hedefleri net bir şekilde tanımlayabilirsek, öngöremediğimiz sonuçların işimizi etkilemesini
minimuma indirmiş oluruz.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazılarımla İKY Dergideyim

Bundan sonra her ay düzenli olarak İKY dergide yazılarımla birlikte yer alacağım. BEKAD tarafından hazırlanan " İnsan Kaynakları Yönetimi " dergisi  insan kaynakları, kişisel gelişim ve personel mevzuatı konularında yoğunlaşmış durumda. Eylül sayısındaki ilk yazım eğitimini de verdiğim "Kolonya Etkisi/ Uyanmak İsteyen" olacak. Bir tur kişisel gelişim yazısı diyebilirim. Son derece dolu bir içerikle okuyucusunun huzuruna çıkan dergiye abone olmanızı öneririm. Sevgiler, Salim Dergiye abonelik için lütfen tıklayın.

Yüzyüze Eğitimin Sonu mu Geliyor?

Yüzyüze eğitimin sonunun geldiğine, en azından şimdilik, inananlardan değilim. İnsan, insan olduğu sürece temasa ihtiyacı olacaktır. Ama yine de mevcut gelişmeleri görmezden gelemeyiz. Arkadan gelen dijital yerliler mevcut ezberi hepten unutturacak gibi görünüyor.  Bunlara ek olarak dünyada ve Türkiye’de hızla artan mobil teknoloji alt yapısı, mobil çalışan sayısını da arttırmaya başladı. Çalışanlar artık iş yerlerine gitmeden; kafelerde, evde, parkta, bahçede ve belki de yolculuk esnasında çalışabilmekteler. Ayrıca iş yerleri de maliyetlerini düşürmek için çalışanlarını dışarıya yönlendirmeye başladı. Bir araştırmaya göre 2015’te 1.3 milyar kişinin mobil çalışan olması bekleniyor. Yani insanlar artık tek bir fiziki mekanda bulunmak zorunda kalmayacaklar. Tüm bu gelişmeler ister istemez yüzyüze eğitimin geleceğini bizlere sorgulatıyor. Her ne kadar etkinliği diğer öğrenme metodlarına göre daha güçlü olsa da dünyadaki teknolojik gelişmeler ve artan maliyetler

Değişim

Bu blogta, eğitimle ilgili ve son dönemlerde de koçlukla ilgili yazdığım birkaç yazı dışında farklı konular kaleme almıyorum. Genelde insana dokunan yazılar paylaşmaya çalıştım. Kariyer hayatımda İnsanı, sistem gibi makinenin bir parçası olarak gören işlerden elimden geldiğince kaçındım. Belki de bu sebeple eğitimi diğer İK süreçlerine göre daha çok sevdim. Bir eğitim tasarımı yapmak, içerik hazırlamak, hazırlanan içeriği ister uzaktan ister yakından olsun sunmak, kişide değişime vesile olmak… İşte bu ve daha sayamadığım birçok şey beni eğitimle ilgili birisi yaptı. Hayatımın başka hiçbir kısmında eğitimden aldığım keyfi alamadım. Keza koçluk da böyle bir şey… İnsana dokunuyor. Kişilerin hayatında olumlu dönüşümler ve gelişimler oluşturmanıza vesile oluyor. İşte bu tam da bana göre. Bazen neden diye soruyorum. Neden kişilerin hayatlarında değişime ve gelişime vesile olacak işleri çok seviyorum. Belki de bunun cevabı, tüm hayatım boyunca gelişim ve değişimin en büyük arzuları