Ana içeriğe atla

İletişimsiz Eğitim


İletişimsiz Eğitim



Şirketlerin eğitim departmanlarında çalışanlarının ne iş yaptıklarını ve eğitim duyurularına nasıl ulaştıklarını diğer birimlerden kişilere sorarsak muhtemelen verecekleri cevaplar şunlar olur:

·         Oradaki arkadaşlar boş boş oturuyorlar.
·         Öğretmenlik yapıyorlar.
·         Ne yaptıklarını bilmiyorum.
·         Eğitim bahanesiyle devamlı geziyorlar.
·         Önce kendilerini eğitsinler.
·         Eğitimlere girmeyi hiç istemiyorum.
·         Eğitimden gelen mailleri görmüyorum bile.
·         Aa! Yeni bir eğitim mi varmış?
·         Vb.


Bunları söylüyorlar diye kişilere kızmaya gerek yok.  Burada sorumluluk eğitim biriminde. Peki neden? Cevabı çok basit: İletişimsizlik. Şöyle bir eğitim birimi düşünün. Birçok uzaktan eğitim projesine imza atıyor, harika eğitim organizasyonları gerçekleştiriyor, eğitim içerikleri üretiyor, iç eğitmenler yetiştiriyor, ölçüyor, tartıyor, vs. ama bunca yaptığı işi anlatmıyor. Zannımca “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” düsturuyla hareket ediyor. Ama bugün kişilerin, kurumların sadece işini yapması yeterli değil. Artık yaptıklarını anlatabiliyor olmalılar. Kendilerini anlatamayanlar maalesef kaybetmeye mahkûmlar. Bu, benim söylediğim bir şey değil, hayatın gerçeği.

Peki, işlerimizi nasıl anlatabiliriz?


Öncelikle eğitiminle ilgili anlayışımızda bir ayara ihtiyacımız var. Eğitim birimini ve yaptıklarını bir ürün olarak görmeli ve bu ürünün satılması gerektiği bilmeliyiz. Düstur, üretmek ve anlatmak olmalı.

Neler yapılabilir?


·         Eğitimler, kuru bir mail trafiğiyle değil, bir sinema filmi tanıtımı gibi motive edici, kendini izlettirmek isteyen kısacası ilgiyi çeken bir iletişimle tanıtılabilir.
·         Kurum içi etkinlikler yapılabilir. Örneğin önemli bir eğitim projesi, bir galayla açılışı yapılabilir.
·         Kurum içi bir video paylaşım sistemi kurulabilir ya da mevcut platformlardan yararlanarak yapılan çalışmalar videolarla aktarılabilir.

Sonuç


Yukarıdaki öneriler çok basit görülebilir ama bu öneriler eğitim birimine iki önemli katkı sağlar. Birincisi, eğitim birimlerinde çalışanların ne yaptıklarını anlatabilme olanaklarını arttırır. İkincisi de yapılan eğitim çalışmalarının çalışanları zorlamadan, daha motive edici tekniklerle aktarılmasını sağlar.
Önemli olan çalışanlara dayatmadan, keyif alabilecekleri ve güdülenmiş bir şekilde dahil olabilecekleri bir eğitim süreci işletmek.
Bu başarılırsa eğitim birimi de mutlu olur, yönetim ve çalışanlar da…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazılarımla İKY Dergideyim

Bundan sonra her ay düzenli olarak İKY dergide yazılarımla birlikte yer alacağım. BEKAD tarafından hazırlanan " İnsan Kaynakları Yönetimi " dergisi  insan kaynakları, kişisel gelişim ve personel mevzuatı konularında yoğunlaşmış durumda. Eylül sayısındaki ilk yazım eğitimini de verdiğim "Kolonya Etkisi/ Uyanmak İsteyen" olacak. Bir tur kişisel gelişim yazısı diyebilirim. Son derece dolu bir içerikle okuyucusunun huzuruna çıkan dergiye abone olmanızı öneririm. Sevgiler, Salim Dergiye abonelik için lütfen tıklayın.

Yüzyüze Eğitimin Sonu mu Geliyor?

Yüzyüze eğitimin sonunun geldiğine, en azından şimdilik, inananlardan değilim. İnsan, insan olduğu sürece temasa ihtiyacı olacaktır. Ama yine de mevcut gelişmeleri görmezden gelemeyiz. Arkadan gelen dijital yerliler mevcut ezberi hepten unutturacak gibi görünüyor.  Bunlara ek olarak dünyada ve Türkiye’de hızla artan mobil teknoloji alt yapısı, mobil çalışan sayısını da arttırmaya başladı. Çalışanlar artık iş yerlerine gitmeden; kafelerde, evde, parkta, bahçede ve belki de yolculuk esnasında çalışabilmekteler. Ayrıca iş yerleri de maliyetlerini düşürmek için çalışanlarını dışarıya yönlendirmeye başladı. Bir araştırmaya göre 2015’te 1.3 milyar kişinin mobil çalışan olması bekleniyor. Yani insanlar artık tek bir fiziki mekanda bulunmak zorunda kalmayacaklar. Tüm bu gelişmeler ister istemez yüzyüze eğitimin geleceğini bizlere sorgulatıyor. Her ne kadar etkinliği diğer öğrenme metodlarına göre daha güçlü olsa da dünyadaki teknolojik gelişmeler ve artan maliyetler

Değişim

Bu blogta, eğitimle ilgili ve son dönemlerde de koçlukla ilgili yazdığım birkaç yazı dışında farklı konular kaleme almıyorum. Genelde insana dokunan yazılar paylaşmaya çalıştım. Kariyer hayatımda İnsanı, sistem gibi makinenin bir parçası olarak gören işlerden elimden geldiğince kaçındım. Belki de bu sebeple eğitimi diğer İK süreçlerine göre daha çok sevdim. Bir eğitim tasarımı yapmak, içerik hazırlamak, hazırlanan içeriği ister uzaktan ister yakından olsun sunmak, kişide değişime vesile olmak… İşte bu ve daha sayamadığım birçok şey beni eğitimle ilgili birisi yaptı. Hayatımın başka hiçbir kısmında eğitimden aldığım keyfi alamadım. Keza koçluk da böyle bir şey… İnsana dokunuyor. Kişilerin hayatında olumlu dönüşümler ve gelişimler oluşturmanıza vesile oluyor. İşte bu tam da bana göre. Bazen neden diye soruyorum. Neden kişilerin hayatlarında değişime ve gelişime vesile olacak işleri çok seviyorum. Belki de bunun cevabı, tüm hayatım boyunca gelişim ve değişimin en büyük arzuları