Ana içeriğe atla

Mavi Yakalıların Eğitimi Üzerine

Her ne kadar eski bir deyim olsa da günümüzde kullanımı devam etmekte olan “ Mavi Yaka” (MY) kavramı günümüzde endüstriyel emeğin kol gücüne dayalı çalışan işçilerini tarif etmek veya sınıflandırmak için kullanılmakta. Ben bu yazıda kişisel yaşanmışlıklarımdan yola çıkarak mavi yaka eğitiminde tecrübe ettiklerimi paylaşmaya çalışacağım.


Mavi yaka başkalarına benzemez

Eğitimde öğretim tasarımı denen bir disiplin var.  Buna bazıları program tasarımı, bir kısmı da eğitim tasarımı gibi isimler vermekte. Yaptıkları iş ve süreçler aynı. Bu anlamda isimlere takılmamak gerekiyor. Öğretim tasarımında eğitiminizi tasarımlarken daha sürecin ilk başında hedef kitle analizi yapıyorsunuz. İşte burada eğitime katılacak kişilerin bir takım özelliklerini değerlendirmek gerekiyor.

Hedef kitlemizi, yani eğitime katılacak öğrenenlerin, salt şu özelliklerine bile bakarak program tasarımının ne kadar farklılaşabileceğini görebiliriz.


  • Yaş
  • Cinsiyet
  • Eğitim durumu
  • Memleketi
  • Vb.


Kısacası bir program tasarımı sürecinde bile eğitimi öğrenenlerin özelliklerine göre farklılaştırabiliyoruz.
Beyaz yaka çalışanların eğitiminde önemli ve başarılı tecrübeleri olan bir eğiticinin mavi yakalılarda da aynı başarıyı yakalayabilme şansı olmayabilir. Bu tasarımın MY çalışanlara göre tasarımlanmış olması çok önemli. Başarının anahtarı “hedef öğrenenleri” anlamaktan ve tanımaktan geliyor. Bu noktada şahsi tecrübelerim ve gözlemlerimin öğrettiği birkaç noktayı paylaşmak istiyorum.

Mavi yakalılar…


  • Motivasyonları daha çok maddi kaynaklar
  • Uzun eğitimleri sevmiyorlar
  • Çabuk sıkılıyorlar
  • Mevcut iş yapış şekillerini değiştirmek, yerine yenisini koymak istemiyorlar
  • Videolardan etkileniyorlar
  • Eğiticinin kendilerine yakın olmasını, onları anlamasını bekliyorlar
  • Genelde eğitime katılım noktasında çekingenler
  • Eğitimin kendilerine katabilecekleri noktasında güçlü dirençleri var.



Ülkemizde aktif işgücünün %75'ini mavi yakalıların oluşturduğu biliyoruz. Baktığınızda belki de eğitim adına üzerine en fazla kafa yorulması gereken kişiler onlar. Asıl işi yapan, operasyondaki kişiler… bu sebeple onlara özel tasarımlar yapmak durumdayız. Kendi eğitimlerimde tecrübe ettiğim ve faydasını gördüğüm birkaç noktayı da sizlerle paylaşmak istiyorum.

Mavi yaka eğitimlerinizde


  • Olumlu pekiştireçleri fazlaca kullanın
  • Eğitimler olduğunca kısa olmalı. Bilgi ve beceriyi geliştirmeyi hedeflemeli
  • Koçluk yapılmalı
  • Eğitimlerin sadece etkililiği değil, çekici olmasına da dikkat edilmeli. Burada çekicilik çok ama çok önemli. Çekicilik yoksa çalışanlar kendilerini öğrenmeye çok çabuk kapatıyorlar
  • Yüzyüze eğitime daha fazla ağırlık verilmeli
  • Eğitimler etkinlik temelli olmalı ve motivasyonu arttıracak unsurlar kullanılmalı
  • Eğitimi almak onlar için bir zorunluluk değil, bir ihtiyaç olmalı. Onlara buna ihtiyacınız var inancını verecek iç iletişim çalışmaları ve eğitimlerin pazarlaması yapılmalı.


Mavi yakalılar önemsenildiklerini bilmek istiyorlar. Belki bu sadece eğitimin işi değil, kurumun tüm unsurlarıyla üzerine titizlenmesi gereken bir konu. Ama eğitim uzmanları işin kendilerine düşen tarafını en iyi şekilde yapmakla mükellef. 

İşin özcesi, mavi yakalılarla yapılacak tüm eğitim işleri, organizasyonlar, tasarımlar, vs. onların özelliklerine göre çalışılmalıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazılarımla İKY Dergideyim

Bundan sonra her ay düzenli olarak İKY dergide yazılarımla birlikte yer alacağım. BEKAD tarafından hazırlanan " İnsan Kaynakları Yönetimi " dergisi  insan kaynakları, kişisel gelişim ve personel mevzuatı konularında yoğunlaşmış durumda. Eylül sayısındaki ilk yazım eğitimini de verdiğim "Kolonya Etkisi/ Uyanmak İsteyen" olacak. Bir tur kişisel gelişim yazısı diyebilirim. Son derece dolu bir içerikle okuyucusunun huzuruna çıkan dergiye abone olmanızı öneririm. Sevgiler, Salim Dergiye abonelik için lütfen tıklayın.

Yüzyüze Eğitimin Sonu mu Geliyor?

Yüzyüze eğitimin sonunun geldiğine, en azından şimdilik, inananlardan değilim. İnsan, insan olduğu sürece temasa ihtiyacı olacaktır. Ama yine de mevcut gelişmeleri görmezden gelemeyiz. Arkadan gelen dijital yerliler mevcut ezberi hepten unutturacak gibi görünüyor.  Bunlara ek olarak dünyada ve Türkiye’de hızla artan mobil teknoloji alt yapısı, mobil çalışan sayısını da arttırmaya başladı. Çalışanlar artık iş yerlerine gitmeden; kafelerde, evde, parkta, bahçede ve belki de yolculuk esnasında çalışabilmekteler. Ayrıca iş yerleri de maliyetlerini düşürmek için çalışanlarını dışarıya yönlendirmeye başladı. Bir araştırmaya göre 2015’te 1.3 milyar kişinin mobil çalışan olması bekleniyor. Yani insanlar artık tek bir fiziki mekanda bulunmak zorunda kalmayacaklar. Tüm bu gelişmeler ister istemez yüzyüze eğitimin geleceğini bizlere sorgulatıyor. Her ne kadar etkinliği diğer öğrenme metodlarına göre daha güçlü olsa da dünyadaki teknolojik gelişmeler ve artan maliyetler

Değişim

Bu blogta, eğitimle ilgili ve son dönemlerde de koçlukla ilgili yazdığım birkaç yazı dışında farklı konular kaleme almıyorum. Genelde insana dokunan yazılar paylaşmaya çalıştım. Kariyer hayatımda İnsanı, sistem gibi makinenin bir parçası olarak gören işlerden elimden geldiğince kaçındım. Belki de bu sebeple eğitimi diğer İK süreçlerine göre daha çok sevdim. Bir eğitim tasarımı yapmak, içerik hazırlamak, hazırlanan içeriği ister uzaktan ister yakından olsun sunmak, kişide değişime vesile olmak… İşte bu ve daha sayamadığım birçok şey beni eğitimle ilgili birisi yaptı. Hayatımın başka hiçbir kısmında eğitimden aldığım keyfi alamadım. Keza koçluk da böyle bir şey… İnsana dokunuyor. Kişilerin hayatında olumlu dönüşümler ve gelişimler oluşturmanıza vesile oluyor. İşte bu tam da bana göre. Bazen neden diye soruyorum. Neden kişilerin hayatlarında değişime ve gelişime vesile olacak işleri çok seviyorum. Belki de bunun cevabı, tüm hayatım boyunca gelişim ve değişimin en büyük arzuları