Ana içeriğe atla

Çocukla İletişimde 7 Altın Kural



İşlerim, yüksek lisans, eğitimler, sunumlar, yazılar, ödevler ve başka koşturmacalar içerisinde olduğum ve hayatımın hiçbir zaman diliminde olmadığı kadar yoğun olduğum bir dönemdeyim. Öyle yoğun ki sabahları evden 05.30’da çıkıp genellikle gece 23.00 civarı eve adımımı atabiliyorum.

Günlerden bir akşam eve erken gidebildim. O gün akşam dersim yoktu. Eve erken gitmek demek kızıma ve eşime daha fazla vakit ayırabileceğim anlamına geliyordu. Akşam eve girdikten sonra yemek seansını, çay ve sohbet takip etti. Yalnız o akşam diğer akşamlardan farklı bir şey olduğunu fark etmem çok da uzun sürmedi. Kızımız Elif Sare epey yaramazlık yapıyordu. Ayrıca çocuk inatlaşmasının ne demek olduğunu anladığım bir akşam olmuştu.

Şaşkındım ama durumu anlamıştım. Koşturma esnasında kızımı bir miktar belki de ihmal etmiştim. Ve belki de o dikkatleri üzerine çekmek için böyle bir yöntem geliştirmişti.

İnsan bu gibi durumlarda ne yapacağını şaşırıyor bazen. Danışacak bir merci bir kaynak arıyorsunuz. Ben çocukluğumdan beri yaptığım şeyi yaptım. Dostlarıma gittim. Kitaplarıma. Çocuk gelişimi hakkındaki kitapları karıştırmaya başladım. Tam olarak istediğim cevabı bulamamıştım ancak bu arayış içerisinde çocuğumla iletişimimin nasıl olması gerektiğine dair sayfalara ulaştım.

Fark ettim ki çocuklar ilk olarak bizim davranışlarımıza göre hayatı anlıyor ve yorumluyorlar. Bizlere bakarak öğreniyorlar. Bizlerdeki tutum, davranış ve söylemleri kendilerine göre analiz ediyor ve yeni davranış kalıpları geliştiriyorlar.

Çocuğumuzla olan iletişimimiz çok çok önemli. Bu öylesine önemli ki çocuğun hayata bakışını bile belirleyebiliyor.

Okumalarımdan çıkan Çocukla İletişime dair bazı öneriler ise şu şekilde:
1. Tutarsızlıklara Dikkat

Eğer bir karar veriyorsanız bunun arkasında durmayı başarmalısınız. Tutarsızlığı çocuklar farkediyorlar. Ailenin belirli yaptırımları kararlılıkla sürdürmesi çocukta güven duygusu yaratıyor. Bu güven duygusu ise iletişimi zamanla güçlendiriyor.

2. Bırakın Konuşsunlar

Çocuğu kendini ifade etmesi konusunda cesaretlendirmek çok önemli. İletişim kurmaya çalıştığında ona ufak övgülerde bulunun. Bu övgüler olumlu pekiştireç görevi görecek ve ilerleyen yaşlarda kendisini ifade etmek çok daha kolay olacaktır.

3. Ben Diline Dikkat

Suçlayıcı sen diline dikkat edilmeli.

“Sen sürekli youtube başındasın.” Değil,

“Çok fazla Youtube izlediğini düşünüyorum. Bu beni çok üzüyor” şeklinde kullanılmalı.

4. Abartı Beklentilere Dikkat

Çocuğunuzun yaş dönemine uygun beklentileriniz olsun. Örneğin, Oyun çağındaki bir çocuktan misafirlikte uzun süreler oturmasını beklemek anlamsızdır. Bu hem sizi hem de çocuğu yoracaktır.

5. Dinleyin

Dinliyor gibi değil, gerçekten dinleyin. Gözlerine bakın, başınızı sallayarak onaylayın ve söylediklerini yansıtın.

6. Söz Verin ve Sözünüzü Tutun
İnsanlar genelde keyifli oldukları anlarda kolay söz verme eğilimindedirler. Böyle bir anda çocuğunuza verdiğiniz söz her neyse onu tutun. Aksi halde çocuğunuzun güvenini yitirirsiniz.

7. Yalanlara Dikkat

Bir misafirliğe gittiğinizde çocuğunuz oradaki ortam ve çocuklardan ayrılmak istemeyebilir. Ancak sizin de evden ayrılma vaktiniz gelmiştir. Böyle durumlarda çocuğu sırf evden çıkarabilmek için yalana başvurmayın. Örneğin, evdeki diğer çocuğu kastederek “ yavrum o kardeş de bizle gelecek hadi çıkalım” dememelisiniz. Ona gerçeği söyleyin. Her ne kadar sizi yoracak olsa da sonrasındaki hayal kırıklığına göre çok çok daha iyi olacaktır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazılarımla İKY Dergideyim

Bundan sonra her ay düzenli olarak İKY dergide yazılarımla birlikte yer alacağım. BEKAD tarafından hazırlanan " İnsan Kaynakları Yönetimi " dergisi  insan kaynakları, kişisel gelişim ve personel mevzuatı konularında yoğunlaşmış durumda. Eylül sayısındaki ilk yazım eğitimini de verdiğim "Kolonya Etkisi/ Uyanmak İsteyen" olacak. Bir tur kişisel gelişim yazısı diyebilirim. Son derece dolu bir içerikle okuyucusunun huzuruna çıkan dergiye abone olmanızı öneririm. Sevgiler, Salim Dergiye abonelik için lütfen tıklayın.

Yüzyüze Eğitimin Sonu mu Geliyor?

Yüzyüze eğitimin sonunun geldiğine, en azından şimdilik, inananlardan değilim. İnsan, insan olduğu sürece temasa ihtiyacı olacaktır. Ama yine de mevcut gelişmeleri görmezden gelemeyiz. Arkadan gelen dijital yerliler mevcut ezberi hepten unutturacak gibi görünüyor.  Bunlara ek olarak dünyada ve Türkiye’de hızla artan mobil teknoloji alt yapısı, mobil çalışan sayısını da arttırmaya başladı. Çalışanlar artık iş yerlerine gitmeden; kafelerde, evde, parkta, bahçede ve belki de yolculuk esnasında çalışabilmekteler. Ayrıca iş yerleri de maliyetlerini düşürmek için çalışanlarını dışarıya yönlendirmeye başladı. Bir araştırmaya göre 2015’te 1.3 milyar kişinin mobil çalışan olması bekleniyor. Yani insanlar artık tek bir fiziki mekanda bulunmak zorunda kalmayacaklar. Tüm bu gelişmeler ister istemez yüzyüze eğitimin geleceğini bizlere sorgulatıyor. Her ne kadar etkinliği diğer öğrenme metodlarına göre daha güçlü olsa da dünyadaki teknolojik gelişmeler ve artan maliyetler

Değişim

Bu blogta, eğitimle ilgili ve son dönemlerde de koçlukla ilgili yazdığım birkaç yazı dışında farklı konular kaleme almıyorum. Genelde insana dokunan yazılar paylaşmaya çalıştım. Kariyer hayatımda İnsanı, sistem gibi makinenin bir parçası olarak gören işlerden elimden geldiğince kaçındım. Belki de bu sebeple eğitimi diğer İK süreçlerine göre daha çok sevdim. Bir eğitim tasarımı yapmak, içerik hazırlamak, hazırlanan içeriği ister uzaktan ister yakından olsun sunmak, kişide değişime vesile olmak… İşte bu ve daha sayamadığım birçok şey beni eğitimle ilgili birisi yaptı. Hayatımın başka hiçbir kısmında eğitimden aldığım keyfi alamadım. Keza koçluk da böyle bir şey… İnsana dokunuyor. Kişilerin hayatında olumlu dönüşümler ve gelişimler oluşturmanıza vesile oluyor. İşte bu tam da bana göre. Bazen neden diye soruyorum. Neden kişilerin hayatlarında değişime ve gelişime vesile olacak işleri çok seviyorum. Belki de bunun cevabı, tüm hayatım boyunca gelişim ve değişimin en büyük arzuları